hesabın var mı? giriş yap

  • maaşı asgari ücretten gösterip vergi kaçıran ama hicbir cuma namazını kaçırmayan patronlarımızın şark kurnazlıklarından biri ...

  • öğrenilebilir hayati yeti.

    bir insanın kendini her haliyle kabul edebilmesi sevebilmesi, özelliklerine başkalarının ne düşüneceği odağından değil, kendi mutluluğu odağından yaklaşabilmesi, kendiyle yüzleşmekten çekinmemesi olarak özetlenebilir.

    özsevginin öğrenilebilir olmasını da şöyle anlatabilirim, sevgi kaynağı olan anneden kendimizi sevmeyi öğreniriz. bunun sınırı da anne rahmine düşülen ilk saniyeden 6 yaşını doldurana kadardır. bu süreçte bilinçaltında koşullu ve koşulsuz sevginin ilk kayıtları tutulur. yani çocuğu "bir şeyleri yaptığı için" değil, "bir şeyleri yapmasına rağmen" ve "var olduğu için" sevmekten bahsediyorum. 6 yaşından sonra ne yazık ki zaten rekabet ortamına girdikleri için çocukların koşulsuz kabul edilmesi de zorlaşıyor, çünkü ebeveynler de yarıştalar.

    yetişkinlikte özsevgi sadece kendinle yüzleşmekle olabilecek bir şey. kendinle yüzleşmek, olduğun şeyi kabul edebilmek çok önemli basamaklar. tabii ki palaları alıp amazona dalar gibi kendinize dalmanın da alemi yok, yavaş yavaş ama objektif şekilde ilerleyebilmek önemli.

    özsevginin olmadığı yerde özşiddet var ne yazık ki, bağımlılıklar var. insanın bir şeylere tutunma isteği ve çabası, ardında sevgi olmadığında ne yazık ki sadece tutunmaya dönüştüğünden şablonlara takılıp kalıyor insan. o andan itibaren her tür bağımlılığı telaffuz edebiliriz. hatta spor ve fiziksel görünüm, sağlıklı beslenme bile bağımlılığa dönüşebilir. sevgiyle yaratılan her şey zaten bağlılıktır ve kendine ait bir gücü vardır. ne olursa olsun bağlar sonsuza dek uzasa da kopmaz. bağımlılık ise kırar, döker, şablona uymayan her kenarı kesip atar.

    özsevgi çok önemli bir sınır çizer aslında hayatımıza. hani şu anda herkes kırılıyor ya sevgisizlikten, kimsenin kimseyi gerçekten sevmediğine dair girdilerden sözlük bile infilak etmek üzere? hah işte bunların hepsi bu özsevgisizliğin sonucu. iki soru var, hayati önemi haiz:

    -kendini sevmeyen insan kimi sevebilir?
    -kendini sevmeyen, kendiyle kalamayan insanla kim kalabilir?

    bir insanın kendine beslediği sevgiden daha fazlasını alması mümkün değildir. çünkü kendini sevmeyen insana asla samimi gelmez (içerde dönen soru: ulan ben bu kadar sevilecek insan değilim, bu beni niye seviyor?). çoğunlukla insanların kendine sorduğu, hezimet sonrası sorusu da şudur: "annem bile beni sevmedi, beni kim sevsin?" ne yazık ki birçok insan bu soruyu sorduğunu bilmez; ne sesli, ne de sessiz...

    yine bir insanın kendine beslediği sevgiden fazlasını vermesi de mümkün değildir. kendini kabul eden sakin ve sevgi dolu bir insanın, kendini kabul etmeyen ve sevemeyen biri tarafından -tüm kaynaklarıyla sevse bile- sevildiğini hissetmesi mümkün değildir. çünkü sevginin sınırından sonrası şablondur. kendini çok seven insan şablona sokulmayı kabul etmez.

    en çok yaşanan şeylerden biri de özşiddetin "güvenli alan" olmasıdır. özşiddet dediğimiz şey çok sinsidir, bir hastalık gibidir ama belirti vermez. öfkeyle, şikayetle kendini göstermeye çalışsa da genelde "kendini yok etme eylemleri" denen şeylerle görünür olur: tırnak yemek, elleri kemirmek, saç yolmak, bağımlılıklar (sigara, alkol, uyuşturucu) ve dahi dövme yaptırmak. hepimizin az ya da çok yaptığı şeyler bunlar. güvenli alanınız alışık olduğunuz şeydir, kendinizi güvende hissedersiniz. yani kendinizi rahat hissettiğiniz şekilde kendinize davranırsınız. içte kendine vuran birini okşarsanız bundan asla yetinmeyecek, siz ona vurana kadar uğraşacaktır. vurursanız yürür, okşarsanız kendine vuracak başka birini bulacaktır. kendinizi bu insanın yerine koyun, çevrenizdekileri bu gözlükle bir tarayın... gördüklerinize inanamayacaksınız.

    uzun sözün özü: kendine sevgiyi bardakla veriyorsan kovayla verilen sevgiden de yalnızca bir bardak alabileceğini bilmen lazım. bardağı atıp kovayı kullanmak da bir süreç sonunda mümkün. ve hiçbirimizin annesi bizi olduğumuz gibi sevmedi, kabul edelim. yine de bizim bunu yapamayacağımız anlamına gelmez.

    sevgiler

  • sözlükte seviyenin ne kadar düstügünü de bize gösteren genç. çinin resmi dili olan mandarini bilmediği gibi mandalin diye dil ögrenmiş amk diyen mi ararsın, pakistan ve afganistanda(pastho) konusulan dili, ibraniceyi(hebrew) bilmeyip adam kıcından dil uydurmuş diye dalga geçen, konustugu dilleri önemsiz kimsenin bilmediği abuk subuk diller zannedenler mi ararsın hepsi var amk. hayır madem bilmiyosun şuraya yazmadan önce aç o dilin başlıgını ne olduguna bak

  • izledik stres olduk tamam. gittim içeri tabi dizinin etkisindeyim düşünüyorum neler oldu diye. lan dedim o anda "evreka"

    burada gerçekten son zamanlarda gördüğüm (hatta hayatımda gördüğüm) en iyi ürün yerleştirmeyi kullanmış vodafone'a bir tebrik iletiyorum.
    bence ödül almalı (ciddiyim)
    neden mi?

    hatırlayalım: (hafif spoiler)

    kuzey'in telefonu çalışmaz ve taksiciden telefonunu ister. taksicinin telefonunda cemre'yi arar. cemre numaraya uzun uzun bakar ve açıp açmamakta tereddüt eder. ekranda 3-4 saniye boyunca kocaman bir 0549 lu numara gözükür (vodafone).
    cemre'nin açmamasını anlarız çünkü o anda kuzey'in onu çağırması onu büyülü bir dünyaya çağırmıştır. hiç bir şeyin bu anı bozmasına izin vermez.
    sonunda açar telefonu.

    ama asıl olay burda kopar: taksici arkasına döner ve der ki: "tünele giriyoruz" (yani telefon çekmeyebilir anlamında)
    sen, ben, evdeki herkes, nilgün teyze, fatma yenge hepimiz "ayayaaaa aaaaay ayy gelme diyemicek beykoz korusuna.. ay ay ay kız ölecek" diye tırsarız. ve gerçekten de doğal bir şekilde tırsarız.
    ama gel gör ki vodafone her yerde, tünelde bile çeker.

    tünelin içinde bile çok net duyar kuzey'i cemre.
    zeynep'i arar, haber verir.

    vodafone'a alkışlar gelir kanımca.
    bu kadar güzel reklam yerleştirme yapınca da alttaki hashtag'li saçma twitter mesajlarını da artık çekebilirsin vodafone.

    elini sıktık. tebrik ettik.

  • olmayan ihtimaldir. çünkü ortalığa sıçacak kadar dezorganize davranışlar sergileyen alzheimer hastası tek başına hastaneye gelemeyeceği gibi sıçmadan önce etrafta kimse var mı diye de kesemez.

  • yine dış güçlerdir. yoksa, darbe günü bile kapanmayan interneti neden devlet kapasın ki canım? di mi güntekin?

  • muaviye: yeni sarayım nasıl olmuş ebû zer
    ebû zer: kendi paranla yaptırdıysan israf, halkın parasıyla yaptırdıysan haram olmuş