hesabın var mı? giriş yap

  • adam köylü zaten. doğma büyüme beypazarlı. para ve mevki bozmuyor adamı. imelihin gözlüğü fiyatına 3 takım elbise düzer. dekatlon marka spor ayakkabı giyen adam harama el uzatmaz.

  • sadece işci bal arıları soktuktan sonra ölürler ve genelde sokmazlar. demet hanımı sokan arı muhtemelen eşek arısıdır sarı olandan ve o orosbu çocukları istedikleri kadar sokarlar. zaten bu piçler genelde bal yapmayıp milletin balına çöken, etini falan yiyen şerefsizlerdir.

  • simdi bundan 10 sene sonra bu atlayan insanlar simdiki amerikan baskanlarina sorulsa ,denilseki irak'a girmek icin binlerce insan kendini camdan asagiya atti ,degermiydi buna ,adamlarin diyecegi sey evet degerdi olacaktir ..

    1996 da saddam huseyin'e ambargo adi altinda , ilacsizliktan, yiyeceksizlikten 567,000 evet dogru okudunuz kayitlara gecen rakam bu ,bes yuz altmis yedi bin cocuk oyle yada boyle oldu ...

    video bir haber programindan , spiker soruyor madeleine albright'a 500000 cocuk oldu , hirosimada olen insan sayisindan daha fazla ,degermiydi buna ?

    madeleine albright'da evet degerdi ,diyor ...bu atlayan insanlar "collateral damage "olan masum amerikan vatandaslaridir..

    500000 irakli cocugun olumune degerdi...

    bu videodaki olen masumlarin bahanesiyle sadece irakta 3 milyon masum insan olduruldu. ..
    eksisozlukte hic kimse bana olen insan sayisi 3 milyon degil diyemez biliyormusunuz cunku artik irakta olen insanlar sayilmiyor 2010 yilindan beri sayim yapilmasi birakildi ..

    amerikalilarin bir soylemi vardir bu oluler icin "collateral damage"...

    bu olen masumlarda amerikanin deyimiyle ,amerikanin kendi collateral damage'i maalesef...

    47 kisi hedef alindi ama 1141 kisi olduruldu ,insansiz hava ucaklariyla..

    insansiz hava ucaklari

    drone saldirilarinin yuzde 98'i siviller..

    saldirinin hemen sonrasi oldurulen siviller

    gazete haberi heron ile oldurulen siviller.

    drone=strike=dead children

    bu arada son iki gunde irakta oldurelen masumlari merak ediyorsaniz ..

    recent events

    thursday 21 may: 25 killed

    hawija: 12 executed.
    fallujah: 6 killed in bombardment exchanges.
    baghdad: 1 by ıed; 5 bodies.
    baquba: 1 body.

    wednesday 20 may: 17 killed

    baghdad: 6 by ıeds, gunfire; 2 bodies.
    fallujah: 6 in bombardment exchanges.
    balad: 1 body.
    basra: 1 cleric by gunfire.
    anbar: 1 15-year-old boy in clashes.

    son iki gunun biloncosu bu ...

    gormediginiz savas ..

    11420 cocukta suriyede oldurulmus ..

    link isteyenlere ,yazdiklarimin hepsinin linkilerinide ekledim..

    bu entryim bir anda en begenilen entrylerimden biri olmus ,3 dunya savasi hakkinda ,isid hakkinda david icke goruslerini soyluyor..

    david icke ve 3.dunya savasi -

    'isis come out from nowhere ,incredibly well armed and incredibly funded around 2 billion dollars and walking into towns and in ıraq ......"

    ropartajin bazi yerlerinin turkcesi -
    planlari muslumanlari keskin bir sekilde parcala ve kontrol etmek idi ,sii muslumanlarin ve sunni muslumanlar arasinda ..

    isis bir anda ortaya cikti ,sunni muslimleri temsil ettigini soyleyerek ..

    amerika /isreal butun yillar boyunca planlari iran idi ..

    isid bir anda inanilmaz bir sekilde finance edilerek 2 milyar dolar civarinda bir para ile ,inanilmaz silahlar ile ,bir anda ortaya cikti ..

    (bkz: #44583859)

    david icke nin bahsettigi albert pike ve manzininin mektupu hakkindaki video ..

    3.dunya savasi ,albert pike ,manzini letter

    haberiniz varmi bilmiyorum ama israil/abd destekli suudi arabistan yemeni bombalamaya basladi 3 haftadir ...

    iran ,rusya ,cin ,hindistan ,almanya cinde yeni bir banka kurdular ..

  • bir çizgi film karakterinin vucudunda delikler açılırsa ve su içerse, su o deliklerden dışarı akar...

  • kahve miktarındaki son fine tuning...

    en son bu ekleme yapılmazsa ayarı olmuyor kahvenin.
    herkes mi yapıyor, bir ben mi manyağım?

    önce kendi neşene göre silme, tepeleme, az neyse kaşıkla koyarsın, ama yetmez hemen kaşığın ucuyla son bir pinçik... hah oldu.

  • bunlar da benim altını çizdiklerimden bazıları...

    'acının insanlarla paylaşıldığı takdirde azalacağı konusunda kuşkusuz haklısın, değerli dostum, keşke insanlar-niçin böyle olduklarını ancak tanrı bilir!- geçip giden şimdiyi yaşamak yerine, geçmişte kalan bir sıkıntının hatıralarını anımsamak için hayal gücünü bu kadar zorlamasalar.'

    'çoğunluğu zamanın büyük bir bölümünü yaşamak için kullanıyor,geriye kalanı ise, özgür oldukları küçük zaman diliminden öyle korkuyor ki, ondan kurtulmanın her türlü yolunu deniyor. işte insanın değişmez yazgısı!'

    'tanrının bize her gün sunduğu güzel şeylerin tadını çıkaracak kadar kalbimizin kapıları açık olursa, başımıza gelen kötü şeylere katlanacak gücümüz olur.'

    'tembellik neyse keyifsizlik de odur, tembelliğin bir türüdür. doğamızın buna eğilimi var, ancak toparlanma gücünü bulursak kolaylıkla çalışmamız mümkün olur, gerçek hazzı elde etmenin yolu çalışmaktan geçer.'

    'burada olumsuz duygulardan bahsediyoruz, herkesin kurtulmak isteyeceği duygulardan; kimse denemeden gücünün sınırlarını bilemez.'

    'dışa vurduğu ufak sevinçleri elinden almak için, bir insana baskı yapanlara yazıklar olsun. ne dünyanın tüm armağanları, ne de tüm lütufları, başımızdaki despotun kıskanç sıkıntısının bize zehir ettiği bir anlık neşenin yerini tutar.'

    'gerçi dünyadaki bütün işler değersiz, başkaları istiyor diye kendi tutkusunu, kendi gereksinimini dikkate almadan para, onur ve başka şeyler uğruna kendini yiyip bitiren insan her zaman budalanın biridir.'

    'ilk anlatılana hazırızdır, insan aşırı serüven kokan bir şeye bile ikna edilebilir durumdadır; bu çok çabuk öyle kalıcı olur ki, bunu silip yok etmek isteyenin vay haline!'

    'kendimizden yoksunsak, elbette her şeyden yoksun kalıyoruz.'

    'çünkü her şeyi kendimizle, kendimizi de herkesle karşılaştırıcak şekilde yaratılmışız bir kere, bundan dolayı mutluluk ve hüznümüz bağlı olduğumuz şeylerden etkileniyor kuşkusuz, bu durumda en tehlikeli şey de yalnızlık.'

  • "yabancı bir yere gittiğimde elimi yüzümü yıkadıktan sonra tedirgince kullandığım o havlunun,
    yüzümü en temiz yeridir diye sildiğim en ücra köşesi, ya herkesin aynı düşünceyle sildiği yerse?" diye düşünüp kafayı yiyorum.

  • üzerine söylemek istediğim birtakım şeyler olan bir konu.

    türk insanının oldukça uzak olduğu bu konu kendini gerçekleştirmek isteyen ve genellikle gelişmiş ülke insanının peşinde olduğu bir şey. sosyal sorumluluk projesinde gönüllü olduğum bir kuruluş vesilesiyle birçok farklı ülkeden insanla tanıştım. çoğu lise, lisans/y.lisans eğitimini tamamlamış ve burada gönüllü çalışan kişilerdi. özellikle iki sene kadar önce, ülkenin her yanında bombalar patlarken neden iyi koşulları bırakıp da özellikle türkiye'yi seçtiklerine anlam veremediğim bu insanları daha yakın tanımaya başladığımda biraz daha iyi anladım. mesela amerikalı bir çift lisans eğitimlerinin hemen üzerine türkiye'ye yerleşmişlerdi. bahsettiğim yerde gönüllü olarak çalışmakta ve aynı zamanda profesyonel anlamda da birtakım işler yaparak hayatlarını devam ettirecek kadar para kazanıyolar. bu sırada başka insanlarla tanışıp bambaşka bir kültürün tadını çıkarıyolar. ben bu şehrin tadını onların çıkarabildiği kadar çıkaramamışımdır. işte bu çift gap year'in insana sağladığı keyifli hayatın bir örneği olsun.

    bir diğer örneğimiz ise gönüllü olarak çalışan ingiliz arkadaşımın hayatı olabilir. kendisi türkiye'den önce fransa'da çok güzel şartlara sahip bir işte çalışmış. burada fransızcasını çok ileri bir seviyeye taşımış ve çok iyi paralar kazanırken işin stresli yanına daha fazla katlanmak istemediği için yolu bir orta doğu ülkesine düşmüş. burada zaten bildiği arapçasını ilerletmiş ve çıkan savaşlar sebebiyle kendisini daha güvenli sayılabilecek bir yer olan türkiye'ye atmış. şimdi türkçe öğrenmeye çalışıyor ve ilgi duyduğu bir kültürün insanlarıyla yakın temas halinde gönüllü olarak çalışıyor. bu da ona istediği fırsatları sunan bir başka gap year örneği.

    bir başka örneğimiz ise lisans eğitimini bitirmiş bir başka ingiliz. kendisi ingiltere'de mis gibi geçinip giderken lisans sonrası türkiye'ye gelmiş. tamamen gap year kafasıyla. gezip tozarken baya baya türkiye'ye aşık olmuş ve iki sene kadar burda yaşamış. aynı zamanda kendisi bu sosyal sorumluluk projesinin kurucularından biri diyebilirim(ya da çok büyük emeği var kuruluşunda, yanlış olmasın şimdi). neyse, burada gönüllü olarak çalışırken kendisinin bu gönüllü olarak icra ettiği işten çok keyif aldığını ve kesinlikle böyle bir şey yapıp türkiye gibi bir yerde yaşamak istediğini fark etmiş. bunun üzerine bu konuyla ilgili bir master eğitimi aldı ingiltere'de. hatta tezini yazmaya yine türkiye'ye geldi ve bu projeyle ilgili bir çalışma yürüttü. yazdı gitti, şimdi kendisi daha da doğuda bir yerlerde yaşıyor. bu da gap year olayıyla kendisini fark eden bir başka yabancı.

    şimdi gelelim en can alıcı örneğe: bir türk'ün gap year'i nasıl olur? bu noktada kendi deneyimlerimi paylaşıcam. lisans eğitimi sonrası zaten hep kafayı taktığım bir yerlerde sadece eğitim ve gezip görme isteğim üzerine yurt dışına çıktım. küçük bir şehirde, ne uzun ne de kısa sayılmayacak süre kadar yaşadım. sonra kalsam mı, dönsem mi? dönüp de iş bulsam, kariyer anlamında doyduğumu hissedip tekrar çıksam mı, burada kalsam ileride ne yaparım gibi bir girdaptayken neyse ya en kötü dönerim diyip türkiye'ye geri döndüm. evet kısa da olsa bir gap year deneyimi yaşadım ama ne kendimi diğer örneklerdeki kadar tam anlamda bulmuş ne de bu deneyime doymuş hissediyorum. zaten yukarıdaki örneklerin üstüne okuyunca ne kadar eksik kaldığını çok rahat anlayabilir herkes. şimdi de dönmek için ne kadar doğru bir zaman bilemiyorum.

    neyse, bu yüzden nasıl kendinizi ayarlarsınız, nasıl rahat hissedersiniz bilmem ama sakın türk kafasına kapılıp bir şekilde garantiye almak isterken bir yere çakılıp kalmış hissetmeyin. gidin, yeni şeyler deneyin, keşfedin. siz bu hikayenin amerikalı çifti, ingilizleri olun. 'saygılar' olmayın. çünkü o zaman en fazla pişman olmuş olursunuz.

  • anneye anlatır gibi anlatıyorum.

    2 çeşit nükleer reaksiyondan enerji elde edilir.

    fizyon ve füzyon.

    fizyon, izotopların parçalanması sonucu enerji açığa çıkarır, füzyon birleşmesi sonucu.

    uranyum, plutonyum gibi radyoaktif elementler ve izotoplarının fizyonu, yani parçalanması, klasik anlamda bildiğimiz nükleer santrallerdir.

    füzyon ise güneşte ya da hidrojen bombasında olduğu gibi yüksek sıcaklık ve basınç altında plazmaya dönüşen hidrojen izotoplarının birleşerek helyuma dönüşmesi ve bu sırada enerji açığa çıkarması reaksiyonuna denir.

    dünyadaki yaşamın kaynağı bu enerjidir. fizyona göre temiz ve çok daha güçlüdür.

    fakat füzyon gerçekleştirmek için çok yüksek ısı ve basınçlara ihtiyaç vardır. güneşte süregelen ve dünyamızın yakıtı füzyon, güneşin sıcaklığı kadar korkunç kütlesinden kaynaklanan muazzam yerçekiminin oluşturduğu basınç sayesinde mümkündür.

    insanoğlu şu ana kadar füzyonu kontrollü şekilde gerçekleştirememiş, hidrojen bombası gibi yapıcı değil yıkıcı amaçlarla kullanabilmiştir. çünkü ne reaksiyonun gerçekleştirilmesi için gerekli ısı ve basınç ne de reaksiyon sonrası açığa çıkan enerji kontrol edilebilir değildir.

    bu son gelişme ise bir süper mıknatıslama tekniği ve düzeneği sayesinde oluşturulan çekim kuvvetinin hidrojen izotoplarını plazma haline getirerek kontrollü füzyona olanak sağlaması hakkında. bu teknoloji geliştirildiğinde nispeten çok küçük, mobil ve çevre dostu reaktörlerde akılalmaz boyutlarda enerji üretilebilecek. yakıt olarak da tehlikeli radyoaktif elementler yerine hidrojen izotopları kullanılacak.

    üretilecek enerji yine ısı ve dolaylı yoldan elektrik enerjisi, ısınan suyun çevrimiyle jeneratörler döndürülecek, orda işin temelinde bir değişiklik yok. sadece çok daha ucuza, kolay ve temiz.