hesabın var mı? giriş yap

  • öğrenciliği özletendir. ne güzel günlerdi o günler. uyanırdım hava biraz griye çalıyorsa gidesim gelmezdi gömülür uyurdum öğlene kadar. sonra uzunca bir kahvaltı. derken finaller gelir 3 hafta uyumaz geçerdik dersleri.
    ya şimdi? her gün final sabahı mübarek. deadline diye diye ömrümüzü tüketiyorlar.
    çok özlüyorum çok... her sabah uyanınca aklıma geliyor. mazide kaldı her şey...
    öğrenciliğim benim!

  • dokuz yıl önce soğuk bir bayram tatiliydi. her fırsatta kaçtığım yer olan köye, dedemin yanına gitmiştim. tatilimin son günü, evde yalnız kaldığımız bir anda dedem bana seslendi. koştum gittim, "gel dedi, yanıma otur" oturdum. kolunu attı, sarıldı, iki damla yaş düştü gözlerinden. şaşırmıştım. çerkes ihtiyarları sert olur. sert adamdı benim dedem de. neredeyse altmış yıl aynı yastığa baş koyduğu babaannem öldüğü gün bile tek damla gözyaşı görmedim ben bu adamın gözlerinde. bana yakında öleceğini, bir daha görüşemeyeceğimizi söyleyerek vedalaştı ve helalleşti benimle. o an tek düşündüğüm şey dedemin bunamaya başladığıydı ama çok geçmeden ölüm haberini aldım. ölürken bile kendini bozmadan öldü. durup dururken " oğluma (babama) haber verin, ben ölüyorum" demiş, yatmış ve ölmüş. bir daha asla ne bir bayramın tadı oldu eskisi gibi, ne de köyün. evin direği yok o öldüğünden beri ve kimse yıl 1934, ağustosunun 26'sı diye başlayan hikayeler anlatmadı bir daha. ve eminim ki dünyada bir kez daha bu kadar saygı duyacağım bir insan olmayacak.

  • içinde 550 değil, 600 değil belki de 1600 tane vekilin olduğu meclis. demokrasinin varlığı milletvekili sayısıyla ölçülüyorsa, kuzey kore meclisi dünyanın en demokrat meclisidir.

  • karşındakini en güzel aşağılayan tavsiye bu. gezi'de de kullanılmıştı bol bol. bir mihrak var. bu bizi oyunlara getiriyor. ama bizim kafamız basmıyor anlamıyoruz. bu tavsiyeyi veren abi biliyor bir tek bunları. tüm resme hakim. "kırmızılı kadın nerde?" yaaa. işte oyun. "beş günde oyun parkı yapılır mı?" aha oyunu çözdü. ama ah bu reşit ama yine de saf gençlik. ah be çocuk.

    bu muhteşem abiden ne yazık ki ülkemizde dört tane olduğundan kendisinden sürekli tavsiye alamıyoruz. mecburen kandırılıyoruz. mecburen ölüme gidiyoruz pisi pisine. "niye hdp milletvekili ölmedi?". işte komplo çözüldü. burada işin sırrı doğru soruları sormayı bilmekte. kimse kalkıp mantıklı cevap veremiyorsa haklı olduğunuz tescilleniyor. guiness'ten bir memur gelip alnınıza "aşmış" damgası basıp gidiyor. tebrikler.

    "madem evrim var niye maymunlar insan olmuyor?"

    işte komplo çözüldü. soruyu sormak yetiyor. gördüğün üzere sorunu mantıklı bir tabana oturtman gerektirmiyor soru sorman yeterli.

    alakalı olarak (bkz: dış mihrak/@ssg)

  • 2018 tarihli bir god is an astronaut albümü olup, mortal coil, winter dusk / awakening ve medea gibi, atmosferinde ve karmaşasında kaybolup gidilesi şarkılar barındırmaktadır.

    mortal coil
    yükünüz yol alabilmek için çok fazla ve hayat bir tren vagonu misali sadece küçücük bir bedelle alıp yüklenemiyor sizi; ve yük aldıkça batan bir gemi gibi gittikçe yük oluyorsunuz hayata. hayat bütün yüklerinizi savurup duruyor kargaşasında. bir anlık bir durulma yetiyor tüm sarsıntıyı hissetmeye, içinizdeki kalabalığın uğultusunu duyup bir siren sesi gibi acı içinde sürüklenip gitmeye, ta ki gözden tamamen yok olup gidinceye kadar.
    spotify
    youtube

    winter dusk / awakening
    sisli bir kış sabahı, alıp saklıyor hayallerinizi alacakaranlığında, siz ise bir manzara gibi uzaktan seyre dalıyorsunuz sadece; bir hayalin renge büründüğünde ne kadar devasa bir şeye dönüşebildiğini görüyorsunuz zihninizin dansa kaldırıldığı o soğuk ve donuk evrende. ve sadece 5 dakika 40 saniye yetiyor uyanmanız için, ardından eşsiz bir renge düşmüş bir halde buluyorsunuz bedeninizi. tek eksiğin ne olduğunu anlıyorsunuz böylece, boyamayı unuttuğunuzu fark ediyorsunuz benliğinizi ve içindeki hayalleri.
    spotify
    youtube

    medea
    upuzun bir boşlukta, yapayalnız bir kabusta, üstelik her şey alabildiğine netken ve içinizdeki acı sanki yüzünüze bir güneş gibi tutulmuşken, hiçbir zaman uyanamayacağınızı bilmekle eş değer bir melodi. hani bir an vardır, her şey kırılır ve siz son şarkıya gelene kadar geçtiğiniz o sıradan eşik, bilinmezliklerle tümseklerin arasında engebeli bir dağ olur; içinizdeki netliğe karşılık size tek yansıyan karanlık lekelerdir. işte o lekeler arasından ışığa çıktı medea, karanlığından kaçıp kurtuldu.
    spotify
    youtube

  • çocukken bu adamların gazete köşelerini okur, bunlar herhalde bizim gibi cahil insanlar değil ki köşe sahibi vs diye düşünürdüm.
    bunların bu vasatlığı ülkeyi akp’ye bıraktı.

  • "original design was by ıtalian renaissance artist and glass designer leonardo ıncebelli." yorumu baya güldürmüştür. leonardo ıncebelli ne lan ahahaha.

  • şimdiye kadar bir şeyler anlatılmaya çalışılmış fakat eksikler var. elimden geldiğince baştan sona anlatmaya çalışcam.

    kreatin vücudumuz tarafından üretilen ve kaslara enerji sağlayan bir bileşendir. kimyasal adı “metilguanidino-asetik asit”tir. kas hücrelerinde kreatin fosfata dönüşür ve bundan dolayı “fosfokreatin” olarak da adlandırılır. kreatin-kinaz enzimi tarafından yürütülen reaksiyon sayesinde kreatin daha yüksek enerjili fosfat gruplarına bağlanır.
    genel olarak bir insan vücudunun gün içerisinde ürettiği kreatin miktarı 2 gramdır. yani dışarıdan kreatin aldığınız takdirde bu kreatin yapısı fosfat grubuna bağlanır ve vücut gerekli olmayanları hücrelerde depolar; ta ki atp adı verilen kimyasal enerji için kullanılana kadar. bu tepkime gerçekleştiğinde kreatin kendiliğinden kreatinine dönüşür ve kandan giderek böbrek ve oradan da idrarla dışarı atılır.
    kreatin bakımından en zengin olarak bilinen gıdalar hayvansal gıdalardır. atletik performans ve yağsız vücut kitlesi arttırmak isteniyorsa, ek olarak kreatin alınmalıdır çünkü gerekli olan kreatini hayvansal gıdalardan karşılamak neredeyse imkansız olacaktır (vücuttaki kreatin depoları dolsun isteniyorsa 5 gün boyunca günde yaklaşık 4 kilo et yenmelidir. etin kilosu 60 tl.)
    (bkz: evi arabayı satıp ete yatırmak)

    ilk belgelenen kreatin kullanımı ’92 senesinde barselona olimpiyatlarında atletizm dalında britanya’yı temsil eden atletlere aittir.
    (bkz: linford christie)
    işin ilginci 1926’da “the journal of biological chemistry” dergisinde yayınlanan bir makalede “bodybuilding effects” olarak kreatinden bahsedilmiştir. ta o zamanlar bile kreatinin kütle kazanımına ve kas gelişimiyle ilişkili olan nitrojen dengesini geliştirilmesinde yardımcı olduğu belirtilmiştir.
    kreatin kullanımı bilindiği üzere birkaç çeşide ayrılıyor. bunlardan “kreatin yüklemesi” dediğimiz kullanım ’93 senesinde nottingham üniversitesi’nden dr. paul greenhaff tarafından öne sürülmüş ve dr. hultman’in yardımıyla bir makale yazılarak dünyaya sunulmuştur.* makalelerinde, ilk 1 hafta günde belli zaman aralıklarında toplamda 20 gram kreatin yüklemesi yapan sporcuların kas kreatin konsantrasyonunda %25 artış olduğunu belirtmişlerdir. ilk haftadan sonra bu dozu günlük 2 grama çekerek kreatin alımına devam etmişlerdir.
    ‘93 senesinde yayınlanan başka bir makalede (bkz: http://onlinelibrary.wiley.com/….tb00378.x/abstract) kreatin yüklemesi yapmanın vücut kitlesinde bir artış sağladığını (1 hafta içerisinde) ve hiit idmanlarında performans artışını tetiklediği yazılmıştır.

    vücut geliştirmede amaç, kademe kademe artan ağılıklarla kaslara uyarı göndererek gelişmesini ve kasların bu ağırlıklara adapte olmasını sağlamaktır. ağırlık idmanları farklı şekillerde yapılır: kasılma gücünü ağırlık arttırarak ileri taşımak (yüksek ağırlıkla çalışmak), kasın uyarı aldığı zamanı arttırarak çalışmak (set sırasında ağırlık kaldırırken 6-8 saniyede bir tekrar yapmak ) ya da tekrar sayısını arttırarak çalışmak (minimum 15 maximum ölene kadar). kreatin de bu 3 anlattığım idman şekillerine yardımcı oluyor. yağsız kas kütlesini arttırarak güçlenmeyi sağlıyor; enerji sağlayarak daha uzun süre idman yapabilmeyi sağlıyor; tekrar sayıları yüksek setlerde, setler arası yenilenmeyi hızlandırıyor.
    araştırmalar kreatinin protein sentezini tetikleyerek kas gelişimini desteklediğini söylüyor. bunu iki yolla anlatabiliriz. ilki, kreatin alımında ek enerji ortaya çıktığından daha fazla idman sürelerine ulaşılabiliyor ve kastaki yorulma erteleniyor. ikinci ise kas dokusunda depolanan “bonus” kreatinden geliyor. bilindiği üzere kas dokusuna ne kadar kreatin depolanırsa, o kadar su depolanabilir (tabii ki bir sınırı vardır) ve bu da kasa dolgun bir görünüm verir. ayrıca araştırmalar kreatinin kas dokusunu hacimlendirdiğini ve böylece protein ve ek olarak glikojen sentezini tetiklediğini söylüyor. burada bilinen bir klişeyi tekrarlamak istiyorum. kas yapınızı bir balon olarak düşünün ve bu balonun en az %70’inin su ile dolu olduğunu varsayın. eğer balona biraz daha su koyarsak biraz daha şişecek ve daha sert olacak, eğer suyu alırsak küçülecek ve daha yumuşak hale gelecektir. dolayısıyla kreatin almaya başladığınızda kaslarınızın dolgun gözükmesi bir mucize değil beklenen bir olaydır.

    yapılan diğer araştırmalardan birinde kreatinin tampon vazifesi görerek laktik-asitin salgılanmasını geciktirip daha uzun antreman sürelerine izin verdiği yazılmıştır. kaslar anaerobik enerji sistemini kullandığı zaman laktik-asit ortaya çıkar ve bu da daha fazla idman yapmanın zor olduğunu ve kaslarınızın yorulduğunu size söyler. yorulduğunuzu size söylettiren iki neden vardır; ya enerji depolarınız tükenmiştir ya da vücudunuzda laktik-asit çok fazla birikmiştir. daha fazla detaya inmeden, kreatinin enerji üretimi sırasında açığa çıkan hidrojen iyonlarını emerek laktik-asit tamponu gördüğünü ve dolayısıyla size idmanda ekstra güç/zaman verdiğini söyleyebilirim.

    peki neden kreatin monohidrat tercih ediliyor? çünkü kreatin fosfatın şu ana kadar besinsel bir kaynak olarak kullanıldığı, ergojenik ya da anabolik bir efekt verdiği görülmemiştir (enjekte olarak kalp kası rahatsızlığı tedavisinde kullanıldığı kayıtlarda vardır). kreatin monohidratın 1 gramında kreatin fosfata oranla %41 daha fazla kreatin içerir ve fosfat formu monohidrat formuna oranla çok çok daha pahalıdır.
    kreatin sitrat ise supplement pazarında abartılmış bir üne sahiptir. sitrat formu monohidrata göre suda daha iyi çözünür fakat sitratın konstresi daha azdır. yani sitratın 1 gramında yaklaşık 400-500 mg varken sırf suda daha iyi çözüldüğü için aynı paralardaki supplementlerden sitratı almak gereksiz olacaktır.

    peki kreatini kullanmak sağlıklı mıdır? şu ana kadar kayıtlarda kreatin kullanımı yüzünden hayatını kaybeden herhangi bir spor dalından profesyonel yoktur. 32-70 yaş arası erkek ve kadınları içeren 51 gün süren bir araştırmada ilk 5 gün günlük 20 gram, daha sonra kalan günlerde günde 10 gram kullanılmış ve katılımcılarda herhangi bir sorunla karşılaşıldığı kayıtlara geçmemiştir. aksine bu süreçte vldl kolestrolünde %22’lik ve kandaki trigliseritte ise %23’lük bir azalma görülmüştür.*

    kreatin konusunda en sevdiğim araştırma ise “double-blind” dediğimiz katılımcıların ve araştırmacıların deneyler sırasında kimin ne aldığını bilmemesi üzerine kurulu, araştırma öncesi katılımcıların bench press’te kaldırdıkları maksimum ağırlığı, 100 metre koşusundaki en iyi dereceleri ve patlama gücünü gösteren kutular üzerine sıçramaları (en fazla kaç kutu üzerine) not alındığı bir araştırmadır. katılımcılara üstünde hiçbir şey yazmayan supplementler verilir ve bunlardan ilk 5 gün günde 4 ölçek, diğer günler ise günde 2 ölçek almaları söylenmiştir (bütün katılımcılara aynı beslenme programı uygulanır). kreatin alanların almayanlara göre kat ettiği yol neredeyse 2.5 katıdır. *

    peki ne zamanlar kullanılmalı? aslında bunun pek bir önemi yok çünkü siz değil vücudunuz karar veriyor kreatinin ne zaman kullanılacağına. yani sabah da alsanız idmandan önce de alsanız vücudunuz ihtiyaç duyduğu zaman kullanacak. benim önerim yükleme evresinde sabah, öğle ve akşam öğünleriyle beraber 3’e bölerek ve devam evresinde de (günlük 5-10 gram) sabah ve akşam öğünleriyle beraber alın.

    peki kreatine ara verilmeli mi? ara vererek kullanmanın daha iyi olduğunu düşünen ve hisseden profesyoneller olduğu gibi, yükleme evresi yaparak ve bunu devam ettirerek (bu süreci tekrarlayarak) daha iyi sonuçlar aldığını düşünen profesyoneller de var. benim tavsiyem bu konuda (ben de böyle kullanıyorum) ilk 1 hafta yaklaşık 20-25 gram arası yükleme yapmak ve daha sonra 5-10 gram arasına düşerek toplamda 5-6 hafta kullanmak ve daha sonra 3-4 hafta ara vermek. eğer bu methodun işe yaradığını düşünürseniz devam edersiniz, işe yaramazsa da başka methodlar (2 ay boyunca günde 5-10 gram arası kullanmak) deneyebilirsiniz.

  • - naber abi nasılsın keyifsiz gördüm seni ya?
    - sorma ya dibi gorduk sınavda, 19 almışım...
    - hadi ya ortalama kaç?
    - 45... standart sapma da 18..
    - 3 puan 5 puan yüksek olsa d olcak not abi o, bir soraki sınava iyi çalış, kasarsan a bile gelir...

    (1 ay sonra)

    - vay kanka nasısın ya... niye suratın asık?
    - abi ikinci sınavından 14 aldım ya... keşke rapor alsaymışım
    - abi olur mu, asıl rapor alsaymışın kalırmışın... finale kasacaksın şimdi bak!
    - daha neyine kasayım yahu?
    - finalden 90'ı çaktın mıydı, hoca ne dicek? vaaay dicek... sana b'yi vermicek mi?
    - vericek mi?

    (1 ay sonra)

    - koçero, naber? mutsuzsun, final nasıldı?
    - bok gibi...
    - hep öyle gelir abi... bak ama herkesin kötü geçmiş.. ortalama 20 filan çıkar o sınavda
    - diyosun..
    - tabi abi... bir 25 alsan c bile gelir o ders sana!

    (1 hafta sonra)

    - abi niye neşesizsin noldu?
    - çakmışım dersten.
    - ...
    - eee?
    - ne eeesi?
    - bişey demeni bekliyorum?
    - yarrağı yemişsin abi daha ne diyeyim?
    - ulan ulan ulan...

  • - bir haftadır ne zaman su içsem ağzımda oluşan çilek tadının sebebini sonunda bulmuş olmaktan çok mutsuzum. evet su bidonunun içinde çiğnenmiş sakız var.