hesabın var mı? giriş yap

  • tartışmaktır.
    öyle ya da böyle insanlar sinirliyken verdikleri tepkiler ile size duyduğu sevgi ve saygıyı açığa vuruyorlar. en gözünüzde büyütüp saygı duyduğunuz, değer verdiğiniz insanlar hakkında dahi yanılabiliyorsunuz. tartışma anında kulaktan dolma, saçma sapan, emin olmaya dahi zahmet etmediği konular ile yargılayıp infaza kalkışıyorsa ve hatta yine bu sebeple sizi bile isteye kırıp kaybetmeyi göze alıyorsa zaten kişide hiç bir zaman yer edememişsinizdir.
    eğer ki dinliyor yapıcı davranıyor ve emin olduğu mantıklı sebepler sunup çözüm arıyorsa afiyet olsun olmuş demektir.

  • kadın normal pantolonlu ya da eşofmanlı öyle bir şey, herif diyor ki “bacaklarını açarak oturmuş merdivenden kaldırdık, erkek insanlarımız rahatsız oluyor.”

    ulan siz insan mısınız be şerefsiz?

    arkadaş ben bu insanlarla aynı tarafta değilim ben bunlar gibi değilim nasıl bir yere dönüşüyor lan memleket?

  • her 6 aylık dönemde bir kez yaşanan ama yandaş basının "memura %8 zam" şeklinde algı yaptığı olay. gelin bilal'e anlatır gibi anlatayım.

    memura 2020 ve 2021 yılında yapılacak olan zamlar, 2019 yılında kararlaştırılmıştı ve yetkili sendika 2020'de %4 + %4 için, 2021'de %3 + %3 zam için anlaşmışlardı. ne kadar komik zamlar değil mi? yine de buna rezalet bir kararla imza atıp onayladılar. anlaşma gereği eğer bu zamlar enflasyondan düşük olursa, zam enflasyona eşitlenecekti. (bunun kaçınılmaz olduğunu herkes biliyordu)

    şimdi 2021 ocak ayında bu anlaşma gereği %3 zam yapıldı 1 ocak - 30 haziran arası için. fakat ocak-haziran arası enflasyonu bugün %8,4 olarak açıklandı ve memurlar 6 ay boyunca sadece ocakta aldıkları %3'lük zamla idare etmek zorunda kaldılar. temmuzda yapılacak olan memura %8 zam, işte ocak-haziran arasında alınması gereken ama alınamayan ve enflasyona fazlasıyla yenik düşen maaşın enflasyona eşitlenmeye çalışılmasıdır. zam değildir, maaşı enflasyona eşitlemek yani maaşı 0 lira arttırmaktır.

    fakat olay şurada bozuluyor. enflasyon gerçek açıklanmıyor. eğer gerçek enflasyon 6 aylık %8 olsaydı, memurun alacağı %8'lik maaş artışı gerçek hayatta 0 liraya denk gelmiş olacaktı. ama gerçek enflasyon 6 aylık %20 civarında olduğu için memur maaşı azalmış oluyor, bunu da hiç kimse anlamıyor.

    özet: eğer 6 aylık gerçek enflasyon %8 ise, maaşa yapılan %8 arttırma sadece maaşınızı geçen seneyle aynı yapar, hiçbir şey arttırmaz. alım gücü aynı kalır. fakat gerçek enflasyon 6 aylık %20 civarında olduğu için aradaki büyük fark alım gücünü ciddi ölçüde her 6 ayda bir düşürüyor.

    ekleme: vergi dilimi olayını yazan çok olmuş, evet maaşlar haziran-temmuz gibi bir üst vergi dilimine giriyor ve zaten çok az olan ve zammış gibi görünen gelir artışı, vergi kesintisiyle yok oluyor. eksiye iki kat batmış oluyoruz. kasım-aralık gibi %27'lik dilime girince zaten gelirden çok vergi gideri oluşuyor neredeyse. :)

  • alcatel telefonlarda vardı "call again ?" di sanırım "aramak mı ?" diye çevirmişler türkçeye ...

    - aramak mı ? neler saçmalıyorsun sen o aşağılık adam aranır mı bir daha

  • bir boka yaramaz afedersiniz. 10 bin bile az 50 bin tl kazanın ayda en lüks arabayı havuzlu evi alın. yaşam kaliteniz %10 yükselir.

    çünkü.

    20.000 bile kazansanız çocuğunuz dışarıda gezerken tehlike içindedir memlekette her gün türlü türlü boktan işler olur.

    akrabalar rahat vermez.

    trafiğe takılır binlerce barzo ile yüz göz olursunuz.

    istediğiniz kadar para kazanın parayla günde 2 kitap alın zuhahaha öküze bak günde 2 kitap alıyor diye dalga geçerler etrafınızdakiler okumaz çünkü. anasını satayım her hafta 1 dergi ve ayda 1 bilim teknik alıyorum ulan kitaplıkta sıralanan yılllardır duran derginin fiyatı günde 2 dergi parasını sigaraya veren adama batıyor kaç tane var lan ne kadar çok para vermişsin dergilere diyor. babamın dedesinin bütün kitaplarını neden bana verdiğini o zaman anladım 1940 yılının dergileri gazeteleri ile bunlar soba tutuştururdu.

    suratsız insanlarla karşılaşırsınız salak saçma ego ile boğuşursunuz.

    çok para kazanmanız yaşam kalitesini belki %10 yükseltir dışarı adım attığınızda ülkenin yaşam kalitesine düşersiniz.

    mesela gidin norveçe oransal olarak norveçte türkiyenin 3 bin lirası kadar para kazanın inanın türkiyenin 50.000 kazananından daha yüksek yaşam kalitesine sahip olursunuz. etrafınızda iyi eğitimli insanlar vardır çünkü barzo sayısı çok azdır.

    para yaşan kalitesinin küçük bir kısmını satın alır.

    bunlar satın alınamaz

    istediğiniz kadar paranız olsun çocuklarınız halı döşeli mükemmel eğitim sistemine sahip okullarda okuyamaz.

    şehirden uzak piknik yapmaya gidersiniz ama o yerler kapı açık müzik dinleyen bira içen barzolar tarafından işgal edilmiştir dik dik bakar ayılar. (sıkıntım bira içmeleri değil nasıl içtikleri)

    çocuğunuz bisiklet sürer dağdan inen orangutan çocuğunuza çarpar.

    çocuklarınızla kamp yapamazsınız filmlerdeki gibi çünkü gece kurt adamlar dolaşıyor.

    düzenli binaları düzgün yolları satın alamazsınız.

    gönül rahatlığı ile çocuk yetiştiremezsiniz. çünkü memleket barzo dolu.

    ne olur şu olur siz istediğiniz kadar kültürlü ve zengin olun azınlık hayatı yaşarsınız ülkede.

    türkiyede para ev satın alır araba satın alır kültürlü komşu satın alamaz.

    lüks araba satın alırsınız ama etrafınızda çok sayıda faça şahin, modifiyeli doblo kullanan sürücü vardır.

    fakat herhangi medeni bir ülkede alt seviyede bile yaşam sürseniz çocuklarınız 10 numara okullarda eğitim görür.

    kültürlü insanlarla yüz göz olur.

    güvenle bisiklet sürerler.

    kitap okurlar sokakta kimse ne yapılar lan bu diye bakmaz okumanın ne olduğunu bilirler . memlekette herkes hayat okulu mezunu anasını satayım herkes her boku biliyor okuyana mal gözüyle bakıyorlar.

    kimse laf atmaz.

    havuza girerler çünkü oradakiler oranın tuvalet olmadığı işenip sıçılmadığını bilirler

    zaten bu yüzden türkiyede lüks araba iyi maaş güzel ev çok önemli başka bir bok yok çünkü alabileceğiniz bunlar.

    türkiyenin zengininde ne var

    fabrika,ev,araba,arsa.

    para bunları satın alıyor çünkü.

  • türk sineması bildiğim kadarıyla fransız ve hint sinemasıyla birlikte yabancı filmlere kıyasla yerli filmlerine daha çok seyirci çekebilen üç ülke sinemasından biri. tabi ki bu istatistik, bir başarı kıstası değil. bunu, aralarında birkaçı başarılı sayılabilecek pek çok komedi ve neredeyse hiçbiri başarılı sayılamayacak rezil korku filmlerimiz sayesinde sağlayabildik. 2000'lerin başında çoğu kaliteli her yıl 10'a yakın film çekilirken, bugün 100'ün üstünde ve büyük çoğunluğu kalitesiz filmler çekiyoruz. ancak aralarında göz kamaştıran bir sürü filmimiz de mevcut.
    2000'li yıllarda vizyona girmiş ve beğeni toplamış filmleri kendimce bu listede toparlamaya çalıştım. gözden kaçan filmleri siz de eklerseniz 2000 ve sonrası için sağlam bir türk sineması arşivi oluşturabiliriz.

    bu arada 2000 öncesi başlı başına bir derya deniz olması sebebiyle kendisine farklı bir liste yapılmasını hak ediyor.

    111) herkes kendi evinde (2001)
    110 ) mutluluk (2007)
    109) aile arasında (2017)
    108) arif v 216 (2018)
    107) karanlıktakiler (2009)
    106 ) genç pehlivanlar (2016)
    105) annemin şarkısı (2014)
    104) türev (2005)
    103) itiraf (2001)
    102) sofra sırları (2017)
    101) yahşi batı (2009)

    100) fakat müzeyyen bu derin bir tutku (2014)
    99) dedemin insanları (2011)
    98) kötü kedi şerafettin (2016)
    97) cenneti beklerken (2006)
    96) sıfır dediğimde (2007)
    95) eğreti gelin (2005)
    94) nokta (2008)
    93) hoşça kal güzin (2008)
    92) mustafa hakkında her şey (2003)
    91) filler ve çimen (2000)

    90) 11'e 10 kala (2009)
    89) mommo kız kardeşim (2009)
    88) labirent (2011)
    87) dabbe cin çarpması (2013)
    86) dağ 2 (2016)
    85) bizim için şampiyon (2018)
    84) yol ayrımı (2017)
    83) uzun hikaye (2012)
    82) gözetleme kulesi (2012)
    81) müslüm (2018)

    80) anlat istanbul (2005)
    79) ıssız adam (2008)
    78) ölümlü dünya (2018)
    77) albüm (2016)
    76) koca dünya (2016)
    75) rüzgarda salınan nilüfer (2016)
    74) gelecek uzun sürer (2011)
    73) yozgat blues (2013)
    72) sen aydınlatırsın geceyi (2013)
    71) pek yakında (2014)

    70) siccin 2 (2015)
    69) abluka (2015)
    68) kaybedenler kulübü (2011)
    67) ayla (2017)
    66) üç maymun (2008)
    65) barda (2007)
    64) hayat var (2008)
    63) tatil kitabı (2008)
    62) kara köpekler havlarken (2009)
    61) bornova bornova (2009)

    60) kız kardeşler (2016)
    59) iklimler (2006)
    58) küçük kıyamet (2006)
    57) sınav (2006)
    56) yazgı (2001)
    55) yazı tura (2004)
    54) babamın kanatları (2016)
    53) yeraltı (2012)
    52) köksüz (2013)
    51) ana yurdu (2015)

    50) neredesin firuze (2004)
    49) kelebekler (2018)
    48) büyük adam küçük aşk (2001)
    47) fasulye (2000)
    46) dar alanda kısa paslaşmalar (2000)
    45) beş vakit (2006)
    44) uzak ihtimal (2009)
    43) başka dilde aşk (2009)
    42) gölgeler ve suretler (2010)
    41) araf (2012)

    40) hokkabaz (2006)
    39) bizim büyük çaresizliğimiz (2011)
    38) musallat (2007)
    37) iki dil bir bavul (2008)
    36) kedi (2016)
    35) işe yarar bir şey (2017)
    34) yaşamın kıyısında (2007)
    33) ahlat ağacı (2018)
    32) g.o.r.a. (2004)
    31) kelebeğin rüyası (2013)

    30) babam ve oğlum (2005)
    29) kalandar soğuğu (2015)
    28) ekümenopolis ucu olmayan şehir (2011)
    27) inşaat (2003)
    26) bal (2010)
    25) vavien (2009)
    24) takva (2006)
    23) vizontele (2001)
    22) duvara karşı (2004)
    21) devrim arabaları (2008)

    20) organize işler (2005) komedi türünün göz bebeği. filmde geçen diyaloglar üzerine geyik yapmaktan bıkmayacağımız bir yılmaz erdoğan filmi.
    19) sarmaşık (2015) tolga karaçelik'in ikinci uzun metraj filmi. ilk filmi gişe memuru'nun ardından çıtayı çok fazla yükselttiği harika bir film. türk siyasi tarihi yaklaşık 100 dakikalık bir süre içerisinde anca bu kadar zekice anlatılabilirdi. bir gemide hapsolmuş birkaç erkeğin dünyasından müthiş bir türkiye özeti.
    18) 9 (2002) ümit ünal türk sinemasında kendince farklı işler çıkarmaya çalışan değerli bir yönetmendir. sıkıcı festival ve bayık komedi filmleri arasında sıkışıp kalan sinemamıza çektiği filmlerle rahat bir nefes aldırır. bu filmiyle de sinemamızda pek denk gelmediğimiz tek mekan çekimleriyle gerilimli ve rahatsız edici bir atmosfer yaratmayı başarmıştır. karşılıklı konuşmalar şeklinde ilerleyen film, seyirciyi hiç sıkmadığı gibi sonuna kadar da diken üstünde tutmayı çok iyi beceriyor.
    17) korkuyorum anne (2004) reha erdem'in kaç para kaç gibi bir şaheserden sonra çektiği başka bir şaheseri. kendini iyice sanata kaptırmadan önce hafften ana akım sinemasına da göz kırptığı harika bir film. bundan sonra çekeceği filmlerine de bir lafımız yok elbette ki.
    16) karpuz kabuğundan gemiler yapmak (2004) hiçbir sinema eğitimi almadığı halde bir sinema dehası olduğunu ispat eden rahmetli ahmet uluçay'ın tamamlayabildiği tek uzun metraj filmi. türk sinemasının nuovo cinema paradiso'su desek çok büyük laf etmiş olmayız eminim. bu arada üstadın şeytan kovma isimli dört dakikalık kısa filmini de izlemenizi tavsiye ederim. korku filmi çekme özürlü yeni yetme yönetmenler şu dört dakikalık filmden çok şey öğrenebilirler.
    15) çoğunluk (2010) seren yüce'nin ilk uzun metraj filmi. kürt açılımının fazlasıyla gündemde olduğu bir dönemde çekilmiş ve belki de dönemin de atmosferiyle ses getirmeyi başarmıştı. ancak yıllar geçse de filmin anlattıkları hiç eskimedi. bugün hala mertkan'lar bocalayıp durmakta, arada kalmışlıklar devam etmektedir.
    14) limonata (2015) sinemamızın eksik kaldığı türlerden biriydi yol sineması. bu türe ucundan girebilecek çok az filmimiz var. benim alıma ilk gelen sarı mersedes ve otobüs filmleri genelde. limonata ise her şeyiyle tam bir yol filmi. komik, merak uyandırıcı ve tadında dramatik. türün formülünü ali atay çok iyi yakalamış ve harika bir iş çıkarmış.
    13) sivas (2014) venedik film festivalinde jüri özel ödülünü kazanan kaan müjdeci'nin ilk uzun metraj filmi. erkek olmakla çocuk olmak arasında sıkışıp kalan aslan'ın ve kangal köpeğinin sert hikayesi. kadın cinayetleriyle yine gündeme oturan erkek şiddetinin nasıl temel atıldığı anca bu denli etkileyici anlatılabilirdi.
    12) beynelmilel (2006) yeşilçam'ın komik ve aynı zamanda hüzünlü filmlerine selam çakan müthiş bir dönem sineması örneği. her bir karakterine ayrı ayrı eğilen ve hiçbirini es geçmeyen sırrı süreyya önder'in izleyicisinin suratına tokat gibi çarpan filmi.
    11) kış uykusu (2014) göz bebeğimiz, medarı iftiharımız. nbc'nin uzun bekleyişinin nihayete erdiği hem yerel hem de evrensel bir başyapıt. yılmaz güney'in yol filminin ardından bizleri cannes film festivalinde ikinci kez gururlandıran kusursuza yakın bir film.

    10) nefes vatan sağolsun (2009) kürt açılımının gündemde olduğu bir dönemde 90'lı yıllara askerin gözünden bakmaya cesaret edebilen türk sinemasında başka bir örneğine uzun süre rast gelemeyeceğimiz harika bir film. askerlerin telefon görüşmeleriyle ağlatan, son çatışma sahnesiyle ağızları açık bırakan, çekimleri ve gerçekçiliğiyle göz dolduran bir levent semerci filmi. kendisi nerede, ne yapıyor bilmiyorum ama keşke nefes ve ayhan hanım dışında da başka filmler çekebilseydi.
    9) gönül yarası (2005) yavuz turgul'un zannımca son en iyi filmi. fazlasıyla dramatik olsa da bu etkileyicilikte bir aşk filmi uzun süredir türk sinemasında göremedik. üçüncü bir yolu arayıp duranların, bulsa da bu yola giremeyenlerin insanı kahreden hikayesi. filmde karakterlerin attığı her bir nutuk da ayrıca birbirinden değerlidir. özellikle nazım öğretmenin kızına "ben bütün bunları niye yaptım hala bilmiyorum" diyerek başladığı konuşma filmi tek başına omuzlamaya yeter de artar bile.
    8) bir zamanlar anadolu'da (2011) nbc'nin izleyen herkesi garip bir şekilde etkisi altına almayı başardığı muhteşem bir anadolu filmi. uçsuz bucaksız bozkır manzaralı yollarda ve mekanlarda sıkışıp kalan komiserin, askerin, doktorun, savcının, yani bizlerin hikayesi. üzerimize kan sıçradığı halde nasıl umursamaz hale geldiğimize anca bu kadar güzel şahit olabilirdik.
    7) pardon (2005) mert baykal ve ferhan şensoy'un çoktan efsaneleşmiş bir komedi klasiği. çoğu dosyaların arada kaybolup durduğu bir türkiye parodisi.
    6) itirazım var (2014) onur ünlü'nün başta küçük görülen fakat film bittiğinde ise vay be dedirten şaşırtıcı güzellikteki filmi. boks yapan, satranç oynayan, ebu zerr'den alıntılar yapan imam karakteriyle günümüz siyasi anlayışına da laf sokmaktan çekinmeyen, arka planda anlattığı hikayesinden de asla taviz vermeden ilerleyen muhteşem bir film.
    5) kader (2006) zeki demirkubuz'un yeraltı ile birlikte 2000'li yıllarda çektiği en iyi filmlerinden. artık bir türk sinaması klasiği olan masumiyet filminin yedi dakikalık tiradını anlatan rahatsız edici bir film. kapanmayan kapıların ve aşkından vazgeçemeyen takıntılı bir adamın hikayesi.
    4) tepenin ardı (2012) emin alper'in ilk ve şimdilik en iyi filmi. bir ilk için fazlasıyla olgun bir film. kendine düşman yaratmaktan bıkmayan insanların, kendi içlerine bakmaktansa tepenin ardını izlemeyi tercih edişlerinin hikayesi.
    3) hacivat ve karagöz neden öldürüldü (2006) dönem filmleri çekmek konusunda yeşilçam'dan beri sıkıntılar yaşayan türk sinemasına ezel akay'ın maharetli ellerinden bir armağan. islam'la yeni tanışmış türk halkının eski adetleri ve kabul ettikleri dinin getirdikleri arasında nasıl gidip geldikleri filmde çok güzel anlatılır. arka planına osmanlı'nın kuruluş dönemini ve hacivat ve karagöz gibi iki kült karakteri koyan, elini attığı her konudan alnının akıyla çıkmış modern bir şaheser.
    2) uzak (2002) nbc'nin benim için en özel filmi. bir zamanlar anadolu'da filminden itibaren çektiği filmler her anlamda daha oturaklı ve teknik anlamda başarılı olsa da uzak filminin yeri her daim ayrı olacaktır sinemaseverler için. hatta kendisine sorma imkanımız olsa muhtemelen o da en beğendiği filmi olarak uzak filmini seçerdi. çünkü sadelik anlamında masum kaldığı son filmi buydu. bundan sonra artık nbc, filmlerine her yerden finansal kaynak akan, tanınmış, ödüllü büyük ve popüler bir yönetmendi.
    1) sonbahar (2008) listemi özcan alper ile bitiriyorum. ilk ve şu an için en iyi filmiyle... içinde tek bir slogan geçmeden bu denli politik olabilen, izlediklerimizi dramatize etmeden bu kadar hüzünlü olabilen, her yerinden yaşam fışkıran artvin'in o muazzam manzarasında ölümü bu güzellikte şiirselleştirebilen kaç film var? “her daim düşleri peşinde koşan sabırsızlık zamanının güzel çocuklarına…”

    edit:

    korku filmlerinin vazgeçilmez konusu tarikat ve cemaat kültü üzerine yazılmış, korku janrının klişelerini başarılı şekilde kullanabilmiş uzun bir korku hikayesi.

  • "deniz kenarına bırakılmış bir tekne düşünelim. eğer bilinçli bir müdahale yapılmazsa zaman içinde bu tekne yıpranacaktır. mesela yüz sene sonra tekneye bakmaya gelseniz tekneden belki de eser dahi bulamayacaksınız. yani kimse teknenin bir gemiye dönüşme hikayesini beklemez."

    bu sözleriyle beni dine döndüren video. insanlar maymundan geliyorsa şimdiki tekneler neden gemi olmuyor sorusunu kendime sorunca gerçekleri anlamaya, aydınlanmaya başladım.

  • cep telefonunuzdaki msgları ilk kez görüyormuşçasına 20. kez okumak.

    edit: önceki entry uçtuğu için formata uygun bir tanım yapmak gerekirse: kişinin ders çalışmamak için normal zamanda yapmadığı, kendisine iş çıkarıp yaptığı hareketlerdir.

  • insanı ağlatma potansiyeli olan cömertlik.

    bugün arkadaşlarla geziyoruz mağazanın tekine girdik maaşının iki katı borcu olan elinde nakit tek kuruşu kalmadan kredi kartıyla öbür ayı görecek bir arkadaşım eline biri yeşil biri krem rengi iki kazak hangisi güzel dedi ben olsam krem rengini alırdım dedim. tamam ben ikisini de alıyorum dedi. ödedi, çıktık. sonra ''sana ilk maaşımla hediye alamadım küçük de olsa kabul et krem rengi olanı sana aldım.'' dedi. ulan ne duygulandım anlatılmaz. benim gözler dolup dolup geliyor.
    ah be kızım sen zaten zar zor geçiniyorsun benim işim yok çulsuzum senin işin var çulsuzsun ama yine de beni mutlu etmek için yüzümde bir gülümseme görebilmek için bir şeyler yapmaya çalışıyorsun...

    hep diyorum hep diyeceğim iyi insanlar da olmasa bu hayat çekilmez.

  • (bkz: y kuşağının sık sık iş değiştirmesi/#62011350)

    diplomayı alır almaz genel müdür olmayı bekleyen ve asgari düzeyde iş ahlakına sahip olmayan bazı denyoları bir kenara bırakacak olursak, yeni neslin iş hayatının kendilerini köleleştiren şartlarına hayır demelerine, özgürlüklerine sahip çıkmalarına ve iş için değil hayatları için yaşamalarına hayranım. onlar böyle oldukça gözleri "kariyerkariyer" dönmüş, hayatları iş olmuş, robotlaşmış, ruhları donmuş, linkedin'de sikko hikayelerle ego tatmini yapan antikalar şok üstüne şok yaşıyor. aferin lan yeni nesil.

    bu eski kafanın sözlüğe yansımasına bakın. şu başlık 2007'de açıldı ve milet ardı ardına aynı doğrultuda yazılar yazdı: ne gidicem lan eve yatarım ben ofiste. mizah için açılmış ama bir realiteye de işaret ediyor: hayatı iş olmuş eski nesil.

    bu başlık bugün açılmış olsaydı ayar üstüne ayar yazılırdı.

  • olay anında kız arkadaşın taksiye bindirip gönderilmesi gereken, devamında önce sakin sakin adamlarla konuşmaya çabalamanız, daha sonra da güzelce sopanızı yiyip - ama bu durumda bir-iki tanesini iyi benzetmeniz gerekiyor- eve ya da hastaneye gitmeniz gereken durumdur...

    yoksa içinizde sürekli rahatsız edici bir durum olarak kalır.
    deneyin mutlu olacaksınız yaralar ve şişikler bir haftada geçiyor.

    bir de şunu eklemek istiyorum; eskiden yani 17-20 yaşlarında bizim de sevmediğimiz ne bileyim yakalasam mikecem dediğimiz adamlar vardı ve biz onları kız arkadaşıyla ne bileyim kız kardeşiyle, annesiyle vs. gördüğümüzde ya görmezden gelirdik ya da nazikce bir selam verirdik... ha daha sonra yakaladıgımızda güzelce kavgamızı da ederdik...şimdi ayrı bir kepazelik ayrı bir anlayış... bu arada yaşım 26 yani 1940 lardan bahsetmiyorum.