hesabın var mı? giriş yap

  • ilk ankara patlamasının ertesi günü, her yerde polisleri, sıra sıra dizilmiş tomaları görünce ağlamaya başlamıştım. insanlar "canım n'oldu niye ağlıyorsun, ay su verin." kıvamında tepki vermişlerdi. bugün 220 kızılay -batıkent hattı otobüsünde, 3. patlamanın olduğu yerden geçerken yine ağlamaya başladığımda bir kaç kişi daha ağlamaya başladı.

    psikolojiler bozuldu, halk koştur koştur gidiyor her yere. bir panik hali. çıt sesine irkiliyorlar belki, evet.
    ama en azından "niye ağlıyorsun?" gibi bir soru sormuyorlar artık.

    sen niye ağlamıyorsun demek zorunda kalmadığımız bir atmosfer var şu an ankara'da. olması gereken oluyor. bir gün o telefonu açamayacağız, açamayacaksın. "oh" diyerek kapatamayacaksın o telefonu, artık biliyorsun ankara.

  • anne : oğlum milli eğitimin bilmemne sitesindeki resmimi değiştirmem lazım.
    ben : anne iş çıkarıyorsun bana ha, kim uğraşcak şimdi resim taratmakla.
    anne : ama değiştirmem lazım.
    ben: dünya üzerinde babamdan iyisi yok anne ne yapacaksın resmini değiştirip.
    anne : ne alakası var, o kadar iyiyse ben boşayım sen evlen babanla. gelsene bi.

    yanına giderim

    ben : ne güzel resim işte ne diye değiştireceksin.
    annem : resmin altında resmi değiştir yazıyor.

    not : resim değiştirmek için olan resim değiştir butonunu bürokrasinin pençesindeki annem emir olarak algılamış.

    bu da babam. tencere kapak :)
    (bkz: #70267378)

  • çürüme, adalet mekanizmalarının çalışmaması, yeraltı, hasır altı, kanunsuzluk kanunları, şiddet, tecavüz, hırsızlık ve benzeri onlarca suçun tavan yapmasıyla oluşan karanlık durum.
    gökyüzünde projektör ışığını aramaya başladı gözlerim

  • işleri zamanında ve olması gerektiği gibi özenli yaptıktan sonra ister yatsınlar ister erkenden mesailerini bitirsinler. böylesi iki taraf içinde daha mutlu ve kazançlı olur. akıl, mantık ve bilim bunu söylüyor.

  • yerin üç kat altına yapılmış, giderken tenhalığından ürküp 'acaba başıma bir iş gelir mi' sorularını düşünerek, bir yandan da amonyak kokusunu takip ederek yolunuzu bulduğunuz, günlük 7.5 milyar temiz para bırakan işetme.

    otogara gittiğinizde tüm yazıhanelerde tuvalet olmasına rağmen sizi inatla bu tuvalete yönlendirmesi 'işin içinde iş var' dedirtecek cinsten.

    tüm kapılara 'wc yoktur sormayınız!!' ünlemleri var. temizlik görevlisi bir abiyi kafalayıp içerdeki tuvaleti kullanırım diye düşünerek abiyle muhabbete giriştim. muhabbet o kadar koyu ki abinin tav olduğuna kanaat getirdim. hatta bir ara senin cocuklara burs bulurum demeye kadar geldi. ta ki o soruyu sorana kadar. abi icerdeki tuvaleti kullanabilir miyim? adamin yuzundeki ifade 'sen se herkes gibiymissin, onlardan bir farkin yok artik gormek istemiyorum seni annemin evine gidicigim' der gibiydi. nedense soguk soguk terledi ve yuzunu asarak 'tuvalet köşede' diyerek yanimdan uzaklasti. herkes kosullanmis gibi ayni yerdeki tuvaleti tarif ediyordu 'kosedeki tuvalet'...

    uzun yola çıkacaktım bir an önce ihtiyaç gidermeliydim. merakla tuvaletin yolunu tuttum. tabelalar sizi gideceginiz yere goturuyordu aslinda. fakat gorme engelliler de dusunulmus olacak ki kesif sidik kokusu tabelaya ihtiyac birakmiyordu.

    birinci kati indikten sonra, heralde eksi ikidedir diyorsunuz ama sidik kokusu bir kat daha inmeniz gerektigini soyluyor. 3 kat asagi indikten indikten sonra koridordaki yanip sonen beyaz florasan bir korku filminin ortasinda miyim acaba diye dusunmekten alikoyamiyor insanı.

    wc yazisini gordugunuz andan itibaren sidik kokusu insani bambaska diyarlara goturen bayiltici bir elemente donusuyor.

    mecbursunuz ve ihtiyacinizi gidermelisiniz. kucuk bir kulubenin icinde basini kollarinin arasina almis, hayattan hicbir beklentisinin kalmadigini dusundugum yıkık bir insan 'bi lira' diyor.
    arayip tarayip 75 krs buluyorum fakat 'bi lira olmazsa acilmaz kusura bakma' diyor. nasilsa bozamaz diyerek 200 lirayi uzattim ve yuzundeki aci ifadeyi hic bozmayarak 199 lirayi bana geri verdi.

    turnikeden gecerek artik amonyak kokusunun merkezine ulasmistim. kendimi iceri attim kapiyi kapattim ve yeni bir dunyanin kapilarini aralayan sosyolojik bir vaka olan 'tuvalet yazilari' ile burun buruna geldim.

    bir yandan adeta dumanini gordugum sidik kokusu, diger yandan duvarda ne yaziyor diyerek ihtiyac giderirken amonyak kokusunun sersemligiyle yazilarin tamamini okudum.

    aklimin odalari tamamen kokuyla dolmustu. ısin garip yanı, koku bir sure sonra sizi mayıştırıyor ve saka degil hosunuza bile gidiyor. kendimden gecmis, şuursuz bir sekilde tuvalette yazi okuyan bir insan oldugumu fark edince ellerimi bile yikamadan oradan uzaklastim. acik havada otobuslerin egzoz dumanlari arasinda nefes alinca bir an olsun beynime kan gitti ve bu anlarin olumsuzlestirilmesi kararina vardim.

  • bir garip yasak. habere göre bir miktar para harcanan (yasak olduğu için miktarını yazamıyorum) cumhurbaşkanlığı konserleri hakkında paylaşım yapanlar hakkında suç duyurusunda bulunulacakmış.

    haber

    edit: bazı aktroll arkadaşlar "konuşmanın neresi yasak, sadece asılsız iddia ve çarpıtma yasak" demiş. oğlum size göre beğenmediğiniz her konuşma asılsız iddia, çarpıtma, yalan zaten; beğenmediğiniz herkes de zillet, hain, terörist. bir günde yalanı doğru, doğruyu yalan ilan edebilen, ülkedeki tüm gerçekliği alt üst etmiş adamlar gelip bana akıl veriyor. bugün bu konser hakkında kötü konuşmak zaten asılsız kılıfıyla suç teşkil edecek, iyi konuşmanın da bir garantisi yok, belki yarın işler değişecek, kandırılmış olacaksınız, bu kez de vay sen nasıl bu konserler hakkında iyi konuşmuştun diyerek suçlu sayacaksınız. o yüzden konuşmamak en iyisi.

  • gezi parkında ilk gün polisin yüzüne gaz sıktığı kırmızılı eylemci kadın, tomanın önüne geçip kollarını açan eylemci kadın, başbakana "soru soran" muhabir kadın, başbakana gezi toplantısında hesap soran sendikacı kadın, göstericilerle eylemcilerin arasına girenler kadın, gazdan gözümü açamazken elindeki sütle yanımda bitiverip "ister misin?" diye soran kadın, kadın, kadın.

    diğer yandan, başbakan erkek, içişleri bakanı erkek, vali erkek, yiğit bulut erkek, rok erkek, fatih altaylı erkek...

    delikanlı edebiyatı parçalayan çok tırt var, bir sorunumuz da bu.

    buradan pembeye, çiçeğe, gözyaşına, ana kucağı şefkatine bin selam olsun! gelecekte yeşerecek filizin tohumu sizden toprağa serpilecek.