hesabın var mı? giriş yap

  • telefonda bir vedalaşma seramonisi.
    sondaki sağol'lar yersizdir zira sağol denecek bir durum yaşanmamıştır , sadece boşluk doldurur. bir nedeni de ''yeni bir mevzu açılmadan bir an önce bitirelim'' paniğinin karşılıklı olarak yaşanmasıdır.
    iki taraf da bu kelimeleri aynı anda apar topar sıralar ve birbirini dinlemez. hani o an birisi hissettirmeden karşıdakine annısskim filan dese diğeri garibim farketmez bile.
    son sağol'un son hecesinin telaffuz edilmesiyle hiç beklemeden aramayı bitir tuşuna basılmalıdır.

  • bir bulmaca türü olan sudoku(bir diğer ismi: suji wa dokushin ni kagiru), emekli bir mimar ve serbest bulmaca yapımcısı olan amerikalı howard garns tarafından tasarlandı ve ilk olarak 1979'da 'number place' adı altında yayınlandı. bulmaca, 1984 yılında nikoli şirketinden maki kaji tarafından japonya'ya tanıtıldı ve burada sudoku olarak adlandırıldı. 1986'dan itibaren sudoku japonya'da popülerlik kazandı. 1997'de yeni zelandalı bir emekli olan wayne gould, bir sudoku gördü ve ardından 6 yıl boyunca sudoku hazırlamak için bir bilgisayar programı üzerinde çalıştı. tüm işi, 12 kasım 2004'te yeni bir hevesin doğduğu bulmacaları yayınlamaya başlayan the times'a sattı.

    geçenlerde bir sudoku kitabı aldım. sürekli onu çözüyorum. film/dizi bile izlemek istemiyorum. hem uygulamada çözmekten bin kat daha zevkli böylesi. sevenlere tavsiyemdir.

  • - alkol
    - küçük bir çocukla muhatap olmak
    - premiere league
    - kız arkadaşının sesi
    - iğde ağacı kokusu
    - deniz sesi
    - gece araba kullanmak ve radyo dinlemek
    - yağmur
    - özel playlistler
    - ayakkabı boyamak
    - yavru kedi videoları izlemek
    - öykü denemeleri yazmak
    - sıcak suyla duş alırken düşünmek
    - kimseciklerin olmadığı ıssız bir doğada sonuna kadar bağırarak rahatlamak

  • 6. gün arama kurtarma çalışmaları da sonuçsuz kaldı. bizim medyamız 24 saat geriden bilgilendiriyor maalesef.

    ben 6. gün gelişmelerini aktarayım :

    - dün çin uydusunun basına verdiği , enkaz parçasına benzeyen görüntüler çok speküle edildi. hem vietnam hem de malezya kuvvetleri bugünün erken saatlerinde bahsi geçen bölgede hiçbir ize rastlayamadıklarını açıkladı.

    -nbc'nin raporladığına göre, uçak radardan kaybolduktan sonra abd uydularından birisi sinyal yakalamış. tabi bu bilgiyi doğrulatmak için abd hükümetiyle iletişime geçildi hemen. hükümet de, bu şekilde bir sinyal alınmadığını açıkladı. abd uyduları uçak havada infilak ederse bunu parlama şeklinde görüntüleyebiliyor. soğuk savaş döneminde sovyetlerin saldırılarını öngörebilmek amacıyla kurmuş oldukları bir sistemmiş. 1996'da havada infilak eden twa airlines uçağınınn patlamasını uydu üzerinden parlama olarak görüntülemişler. 1997'de kendilerine ait bir jet afrika semalarında paramparça olmuş , onu da görüntülemişler. bununla birlikte yanardağ patlamaları, atmosferik patlamalar vs ne varsa iz olarak beliriyormuş sistemlerinde. yine bugünlerde çok alıntı yapılan 2009 air france kazasında da abd'ye başvurulmuş. uçak radardan kaybolduktan sonra havada infilak etmiş olabilir mi düşüncesiyle bölgeyi kontrol eden abd hükümeti herhangi bir anormal duruma rastlamamış. ( zaten uçak havada infiılak etmemişti, okyanusa çakılmıştı ) bu bilgi, uçağın havada infilak etmediğini anlatıyor.

    - günün ilk saatlerinde wall street journal çok ilginç bir makale yayınladı, detaylarını bu sabah yazdım isteyen okuyabilir. ( (bkz: #41103908) ) uçağın motorları yarım saatlik süreçle güncel raporlarını merkeze iletebiliyormuş. bu raporda, hız, yükseklik vs gibi bilgiler de yer alıyormuş. rapora göre uçak radardan kaybolduktan sonra 4 saat daha uçmuş. ancak bu raporun basına servis edilmesi yasak olduğu için rolls royce açıklama yapmayı reddetmiş. bu haberin kaynağı ise , amerika'daki güvenlik şirketleri ve kaza araştırmacıları. günün ilerleyen saatlerinde malezya sivil havacılık dairesi, uçağın radardan kaybolduktan sonra4 saat daha uçtuğunu yalanladı ama net bir dille değil : uçağın 4 saat daha havada kaldığını düşünmüyoruz'' gibi bir yalanlama yaptılar. haliyle bu konu da, malezya'nın şeffaflık konusundaki sıçışları yüzünden muallakta kaldı yine.

    bu madde icin edit: motorlarin yarim saatte bir merkeze bilgi aktarmasi dogru degilmis. bilgi rolls royce'a gitmemis. ucak belli araliklarla uyduya "ping" yapmis. uyduya giden sinyaller de ucagin 4 saat daha uctugunu gosteriyormus. bu giden bilginin iceriginde "konum, hiz , yukseklik var" diyen de var , yok diyen de. ama bilgiye gore ucak 4 saat daha havada kalmis ve su uzerindeyken uyduya ping yapmis.

    - washington post, wall street journal'da yayınlanan makale hakkında eski ntsb ( dünyadaki uçak kazalarını araştıran ekip bu ) başkan yardımcısı bob francis'in görüşlerini yayınlamış:

    --- spoiler ---

    andy pasztor'un wall street journal'da yayınladığı makale hakkında fikirlerimi soruyorsunuz, kesinlikle dikkate değer bir makale. andy pasztor'u çok uzun zamandan beri tanırım, havacılık konusunda herkesten çok bilgi sahibidir. eğer uçağın motorları bilgileri otomatik olarak rolls royce'a aktarıyor demişse , bu doğrudur. andy pasztor'un malezyalılar gibi politik kaygıları da yoktur. bu yüzden ben de onun söylediklerinin arkasındayım. uçak radardan kaybolduktan sonra 4 saat daha uçtu.

    --- spoiler ---

    - terör saldırısına dair çeşitli iddialar ortaya atıldı. ''ayakkabı bombası'' gibi. ayakkabı bombasının mucidi diyeyim, saajid muhammad badat daily stara konuşmuş, ayakkabı bombasıyla malezya'ya yönelik saldırının olabileceğinden bahsetmiş. ( herif hala tutuklu bu arada )

    -yine uçuş kazası uzmanlarından brisi şmyle bir iddia ortaya atmış: eğer terör saldırısı için kokpite girildiyse ve pilot uyarı veremeden terörist tüm iletişimi kesmeyi başardıysa, uçağı hong kong merkezinde bir binaya çakmayı da düşünmüşse, daha sonrasında pilotun eğitildiği kurallar üzere yapabileceği tek şey var : uçağı okyanusa çakmak. pilotlar çaresiz kalmışsa, süreç bu şekilde gerçekleşmiş olabilir.

    - polisin uçaktaki yolcuların ve kabin ekibinin evini araştırdığı iddiası yalanlandı. şimdilik böyle bir adım atılmayacakmış ancak yolcuların geçmişi ve bağlantıları araştırılmaktaymış.

    - malezya airlines, mh370 ve mh371 uçuş kodlarını, uçaktakilere olan saygısından dolayı emekliye ayırdığını açıkladı.

    - malezya sivil havacılk dairesi aramaların yavaşladığı şeklinde çıkan haberleri yalanladı, bilakis daha da genişletildiğini açıkladı.

    - malezya sivil havacılık dairesi, uçakta bulunan yolcular arasında uçağı kullanabilecek yeterlikte kimse olmadığını açıkladı.

    - abd, uçağın hint okyanusuna iniş yapmayı deneyebildiğine, ya da çakıldığına dair belirtilerin olduğunu açıkladı. bu yüzden malezya'dan hint okyanusu üzerinde arama yapılması için izin istediğini açıkladı. ancak malezya bu konuda çekimser kalmış. uçağın hint okyanusu ya da başka bir yerde değil, radardan kaybolduğu yer olan güney çin denizinde aramaya odaklandığını söylemiş. bununla birlikte askeriyenin radarını da dikkate alarak ters yönde de bir arama kurtarma yapıldığını açıklamış.

    - yolcuların yakınları malezya havayollarını değil, malezya devletini dava edeceklerini açıklamışlar. bu süreçte birçok çelişkili bilgi verilmesi ve net konuşulmaması yüzünden dayanma sınırını geçtiklerini söylemişler. ayrıca yolcularının yakınları çin devlet başkanıyla görüşmek için çaba sarfediyormuş. '' şu anki durumdan daha önemli ne işi olabilir ? sayın başkan, siz kendi eşinizin o uçakta olduğjunu düşünün, nasıl hissederdiniz ? ''

    tüm bu gelişmelerin ışığında gerçek olan tek bir şey var; uçak hala kayıp ve hiçbir iz yok.

    http://i.telegraph.co.uk/…aysia-target_2850569c.jpg

    http://i.telegraph.co.uk/…alaysia-pray_2850918c.jpg

    http://i.telegraph.co.uk/…ysia-drawing_2850567c.jpg

    https://www.dropbox.com/…259482_13946686951641n.jpg

    http://l.yimg.com/…_rtrmadp_3_malaysia-airlines.jpg

    http://l.yimg.com/…dp_3_malaysia-airlines-china.jpg

  • amerikan filmlerinde ve dizilerinde buzdolabını açınca sucuk, salam, sosis, yaş pasta, üç çeşit sos, tuhaf meyveler ve 6'lı içecekler görünür lakin biz buzdolabını açtığımızda sararmış peynir, sofraya getirilip bir kere bile yenmemiş çilek reçeli ve buruşmaktan manevi hayata yönelmiş zeytinler görürüz. artık ben de dolabı açtığımda supangleler pudingler avakadolar görmek istiyorum. dünden kalan içi çorba dolu tasın yanında tek başına hayatı sorgulayan mandalina değil!

  • savaşmadan teslim olmak ve onuruyla yenilmek arasındaki farkı kavrayamamış insanların savunduğu fikir. çanakkale'de "zaten savaşı kaybedeceğiz" deyip savaşı bırakan bir millet olsaydık kurtuluş savaşı diye bir savaşımız da asla olmazdı.

  • bir bilgiyi yasaklamaya çalıştığınızda, istemediğiniz bir şekilde bu bilginin hızla yayılması durumudur.

    ismini barbra streisand'ın bir internet sitesinde malikanesinin havadan fotoğraflarının yayınlanması üzerine bu siteye ve fotoğrafları çekene dava açması, davayı kaybettiği gibi bunun sonucu olarak söz konusu fotoğrafın hit manyağı olmasından almıştır.

  • 2007 yılıydı yanılmıyorsam. istanbul'da garajistanbul diye bir mekanda koçani orkestar grubunun konseri var, ben de oradayım çok sevdiğim bir arkadaşımla. konser süper, adamlar zaten inanılmaz eğlenceli. istanbul'a dışardan gelen herkesin ilk fark ettikleri şeylerden birisiyle karşı karşıyayım: pek çok tv ünlüsü var etrafta. tanıdık bir kaç yüz, birkaç ünlü işte. yok dream tv'nin viceyi bilmem ne falan da çarpıyor gözüme. o sırada gözüm bir hanımefendiye takılıyor. çok güzel, çok zarif. çalan grubu dinliyor mutlulukla. kim dersiniz? şevval sam. ama nasıl güzel, nasıl zarif. şimdi şevval sam, şevval sam olarak orada durmuyor olsa, belki de bütün geceyi ona bakarak geçirmek isterdim. ama yapamıyorum. aklım 1 dakika içinde bu zarif hanımın kim olduğunu, ne kadar hoş olduğunu ve aynı anda ona bakmamam gerektiğini söylüyor. niye? çünkü bu hanımefendi sarı fırtına metin'in eşi de ondan. 2007'den önce ayrılmışlardı ama benim için hep metin tekin'in eşi işte. bakamıyorum, utanıyorum. benim için beşiktaşlı olmak, şevval sam'ı görünce utanıp başka yere bakmak, süleyman seba'yı her görüşünde duygulanmak, nartallo'nun bile iyi futbolcu olduğuna inanıp onu sevmek, madida'yı ölmüş bir aile büyüğünü yadeder gibi hayırla yad etmek, hiç tanımadığım taraftarları, inönü'yü dolduran adamları her haftasonu evimden izlerken onlarla gurur duymaktır.

  • feminizmi yasam bicimi haline getirirsiniz... kısacık saclarınız yoksa da maskülen hareketleriniz, kadınsı tavırlara karşı gıcığınız vardır...

    bir erkekle yemege cıktıgınızda hesabınızın onun tarafından ödenmesi sizi deli eder. "saat gec oldu evine bırakayım seni" cümlesini duydugunuzda siniriniz tepenize cıkar. kücük kız cocugu muamelesi görmekten nefret edersiniz. size göre, siz diger kadınlardan farklısınızdır... cünkü digerleri, diger kadınlar, onlar, gece gec saatlerde eve bırakılmaktan hoslanırlar. hatta "odana gir pencereden bana el salla" diyen bi erkek beyaz atlı prensleridir.

    birgün karsınıza o cıktığınga hayatınızdaki tüm kavramlar tepetaklak oluverir. cok da tenha olmayan bir sokaktan geçerken "tekin degil buralar, istersen koluma gir" dediginde hayatınızda ilk defa bir erkegin sizi koruyan tavrı hoşunuza gider. sizi taksiye bindirdiginde taksinin plakasını alması sizi rahatsız etmedigi gibi icinizi garip bir güven duygusu kaplar. eskiden eve sağsalim gittiğini haber vermek, erkek arkadasa, hatta erkek egemen topluma hesap veriyor olmak kategorisine girerken artık sırf onun sesini duymak icin bile yapılabilecek birseydir.

    kısacası, siz de artık o hep elestirdiginiz sıradan kadınlardan, sıradan insanlardan oldugunuzu fark edersiniz. sadece acıga cıkması biraz uzun zaman almıstır. sadece bu kadar sevebileceginiz biri gec cıkmıstır karsınıza...

    gün olup, kırık kalbinizi elinize alıp cekip gitseniz bile ona tesekkürü borc bilirsiniz.
    "saol sevgilim, bana sıradan biri oldugumu fark ettirdigin icin..."

  • bir resim, sadece nesnelerin/figürlerin yan yana getirilmesi midir?

    hiç şüphesiz ki, nesnesiz bir dünya arzusuyla eserlerinde figürasyonu reddeden kazimir maleviç'in suprematist dehâsının doruk noktası olarak kabul edilen 1918 tarihli beyaz üzerine beyaz isimli tablo bu sorunun cevabıdır.

    nesneden, figürden ve hatta renkten arınmış; saf ruhun temsili olan tablo, sanat tarihindeki ilk monokrom olarak kabul edilir ve sanatçı, fiziksel dünyaya herhangi bir göndermeden yoksun olmasını amaçladığı bu sıra dışı kompozisyonla varlığı maddeden ayırarak özgür kıldığı eseri sonsuzluğa ulaştırır.

    iki beyaz kareyi üst üste bindiren sanatçı, 1915 tarihli siyah kare isimli tablosuyla zaten ulaştığı aşırılığın ötesine geçmeyi başarır. beyazın iki tonunu daha iyi ayırt etmemizi sağlayan ton farklılıkları dışında, siyah kareden farklı olarak, beyaz bir tuval üzerine yerleştirilen beyaz kare, üst kısımdan hafifçe sağa doğru eğilir ve bu asimetrik etkiyle saflığın bile kusurlu olduğunu kanıtlamaya çalışan sanatçı, metafizik resmin sınırlarını zorlar.

    üretken ve devrimci bir sanatçı olan maleviç, 1918'den itibaren giderek daha da radikalleşir, ancak figüratif olmayan sanatı, burjuva sanatı olarak kabul eden ve ülkenin toplumsal gerçeklerini yansıtan bir sanat anlayışını tercih eden stalinist hükümet, maleviç ve suprematizm'i kınar. sanatçı, baskı ve yasaklamalarla figüratif sanata geri çekilmeye zorlansa da sanatıyla ulaştığı boyut sayesinde, soyut sanatın en sembolik sanatçılarından biri olması önlenememiştir.