ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
vatikan'ın rte'yi yalanlaması
-
papa'nın özel uçağı var bunlar bilmez diyerek kendisini elestirenlere cahil benzetmesi yapan erdogan'nin direkt vatikan tarafindan yalanlanmasi olayidir.
açiklamada papanin ozel uçaginin olmadigi alitalia'nin uçaklarini kiralik olarak kullandigi ve ust duzey din yetkilileri dahil uçaga binen herkesten para alindigi yeralmis.
kaynak: http://www.sozcu.com.tr/…dogana-cevap-geldi-843788/
ekstralar:
(bkz: papa'nın özel uçağının olmaması)
(bkz: 27 mayıs 2015 vatikan açıklaması)
ve de:
(bkz: recep tayyip erdoğan'ı yalan makinesine sokmak)
erken debedit: 1 aylik mercedes muhabettine en son noktayi koyan vatikan'a ait bu açiklamanin debe'ye girebilecegi on gorusuyle akp'nin sadece son 1 ayda yaptigi aymazlik ve gaflari kendimce topladim. gundemi kaçiran ve unutan(!) olmus olabilir diye. el atan olursa dahasina da eklerim.
(bkz: asgari ücreti 1500 tl yapmak işçiye zulümdür)
(bkz: asgari ücrete zam vaadini yuhalayan halk)
(bkz: akp'nin vergi cezasını sildiği yandaş şirketler)
(bkz: adnan menderes asılırken mhp neredeydi)
(bkz: tayyip erdoğan'ın olmayan tesisleri açması)
(bkz: ptt kargo aracının akp seçim arabası olması)
(bkz: filinta yapımcısının b. erdoğan'ın arkadaşı olması)
(bkz: akp'li vekilin elini sıkmayan esnafın dövülmesi)
(bkz: melih gökçek'in düzenlediği 650 bin tl'lik gezi)
ekstra:
(bkz: tayyip erdoğan uğursuzlukları sıralı tam liste)
bilinen en buyuk ilk hukusuzluk:
(bkz: burak erdoğan'ın sevim tanürek'i öldürmesi)
yapılmış en aptalca dalgınlık
-
yola cikmadan 3-4 saat once alinan kolayi termosa doldurup buzdolabina koymak, yola cikma vakti geldiginde kolanin neden sogumamis olduguna hayret etmek.
mackolik.com'un yaran üye yorumları
-
14 aralık ajax-utrecht maçı
ykayserili: beyler teravih namazı kaç rekat?
ooxxoo: ykayserili 20 rekat ama o sorunun sorulacağı yer burası değil kardeşim.
ykayserili: dostum merak ettim, özür dilerim. bir daha müslüman bi ülke liginde sorarım. *
atatürk'ün boyunun 164cm olması
-
tinderda mı denk geldi napacaksınız adamın boyunu amk köylüleri ya. sen ülke kur moronun biri gelip boyuna laf etsin.
çocuk kabul etmeyen restoran görünce çıldıran anne
-
çok konuşan ama bir türlü restoranın adını ve konumunu söylemeyen anne.
söylesin de kapsama alanımızdaysa gidip elin eniğinin zırıltısını dırıltısını dinlemeden huzur içinde bir yemek yiyelim.
edith piaf
-
3 yasinda menenjit geçirip kör olmus, sonra 7 yasinda kendiliginden görmeye baslamistir tekrar. ama hayati boyunca talihsizlikler, acilar pesini birakmamistir. küçük kizini yine menenjite kurban vermistir. ve cenazesini kaldiracak parasi bile yoktur o zamanlar.
hayatim adli otobiyografisinde geçen çok içli bir hikayedir bu: sabah saatin dördünde öyle ümitsizce para ararken, kendisi gibi fakir arkadaslarinin yardimlari da yetmezken ve cenaze masraflari için gerekli 10 frankin eksikligini hissederken bir adam laf atar arkasindan, "benimle birazcik eglenmek için ne istersin?" diye. "10 frank" der o da. küçük bir otele giderler. yabanci 10 frank'i pesin verir hatta. ve yapamayacagini anlar o zaman edith. aglamaya baslar adamin karsisinda; ve hikayesini, çocugunu kaybettigini, topraga verecek parasi bile olmadigini anlatir. ve adam parayi alarak gitmesine izin verir...
söyle yazar piaf (ki fransizca serçe demektir piaf): "iste, bugüne kadar darda kalanlara en ufak bir karsilik bile beklemeden yardim etmemin asil nedeni bu adamdir. peki, bu adam bana bir fahise gibi davranmis olsaydi... belki de bugün birçok insanin vücudunu, birçogunun da ruhunu son anda kurtaran biri olmayacaktim. bugün dahi, bana başkalarina yardim etme duygusunu saglayan bu insana minnettarim".
bilmiyorum, hislenirim ben...
melih bulu ve boğaziçililer arasındaki tartışma
-
açıkçası videoyu izlerken şunu fark ettim; orda bulunan kitlenin yarısı çöp. ne dinlemeyi biliyorlar, ne uygun soruları sormayı, ne aralarından 3-4 kişiyi seçip kendilerini temsil ettirmeyi... kendinden büyük ve karşısında bulunan insana “melih istifa et lan!” diye bağırmak cesaret falan değil, saygısızlıktır. rektörü desteklemiyorum ama bu hıyarları da desteklemiyorum artık.
vay anasını satim ya, resmen herif sabırtaşıymış. böyle mal tiplerin rektörü olacağıma cidden ben istifa ederdim.
not; saygı konusunda geleneksel birisi değilim. büyüklerin yanında bacak bacak üstüne atmak gibi saçma şeylerde saygı aramam. fakat iletişimin temeli dinlemek ve saygı duymaktır. bağırmadan, yükselmeden.
not2: ayrıca o arkada bağıran cırtlak sesli feminist, evladım olsan cebine uyuşturucu koyar polise ihbar ederim. bu ne lan? susmuyo karı, susturamadılar.
abuzer kömürcü
-
deney tüpleri arasında geçen bir ömür. günde 4 saat uyku, 4 tarafı zürriyetsizlerle dolu, yorgun, bitkin ama kendini bilime adamış bir insan. hayata kemeriyle sımsıkı tutunan bir insan.
arabadan in bisiklete bin
-
yıl 2001 hacıhüsrev'e tayini çıkmış bir öğretmenim. maslak'ta yaşıyorum. o zamanlar metro sadece 4 levent'e kadar. sabah otobüsle trafikte metroya git. oradan mecidiyeköy'de in yine otobüs bekle. bindiğim otobüs hacıhüsrev'e girmiyor yokuşun altında kasımpaşa yolunda bırakıyor. sabahın köründe o yokuşu tırman, çekilecek dert değil. bisiklet aldım.
maslak'tan bisikletle 4 levent'e geldim, oradan metroya attım bisikleti (bisikletten de ekstra geçiş ücreti istediler ve sabah bu saatlerde bisikleti sokma uyarısı da aldım aslında haklılar yer yok bisiklete) osmanbey durağında inip, feriköy üzerinden gittim okula. bu iş böyle olmayacak diye feriköy'de oturan arkadaşların apartmanına koymaya başladım bisikleti oradan okula gidiyorum ama 2 gün geçmedi bisikleti çalmaya çalışmışlar, kilidi kıramayınca da lastikleri parçalamışlar.
bu alternatif de olmadı dilekçe yazdım metro amirliğine. otobüs bile geçmeyen yere tayin oldum çevreci bir araçla okula gidiyorum ama siz bisikletimden ücret alıyorsunuz diye yazdım. hemen cevap geldi, görüşmeye çağırdılar. bisikletinizden ücret almasak da o saat uygun değil gelin en iyisi osmanbey'e bizim metrodaki odalardan birine park edin bisikleti buradan alırsınız işe gidip gelmek için dediler. böyle gidip gelmeye başlamıştım.
buridan'ın eşeği
-
sağında bir demet ot ve solunda da aynı kalitede ve miktarda bir demet ot olan ve her iki demete de tam olarak aynı mesafe uzaklıkta duran eşeğin rasyonel bir seçim yapamaması sonucu girdiği katatonik durum. sağ tarafı sol tarafa tercih etmesi için bir sebep yoktur, yine sol tarafı sağ tarafa tercih etmesi için de bir sebep yoktur, dolayısıyla açlıktan ölür.
eğer arzu tercihlerin değerleri arasındaki hiyerarşinin bir ürünüyse, değerler eşitlendiğinde (ki 0 değerde de olablirler) arzu artık var olmaz. arzu olmazsa hareket de olmaz. hareket olmazsa yaşam da olmaz.
bir daha hiç mutlu olamayacakmış gibi hissetmek
-
öyle bir his ki sanki içimdeki tüm mutluluk hücrelerini ameliyatla almışlar. boş bir kabuk gibi kalakalmışım. azkabanda 100 yıl geçirmişim de içim kurumuş gibi. ya şu da olumlu güzel bir habermiş falan diye sevinesim, komik şeylere gülesim bile yok. komedi filmleri/dizileri bile komik gelmiyor.
mut yetmezliğinden ölücem arkadaş bu kadar da mutsuz olunmaz ki.