hesabın var mı? giriş yap

  • iki yıldır almanyada yaşıyorum. buraya geldiğime hiçbir zaman pişman olmadım. büyük bir ailevi ya da sağlıksal problem yaşamadıkça da dönmeyi kesinlikle düşünmüyorum. neden mi:

    1. alım gücüm çok yüksek. maaşımın yüzde kırkını kiraya verdiğim halde çok rahat geçinip, lükslerime para ayırabiliyorum. temel yaşam için harcamanız gereken para az bir miktar. gerisi sizin gönlünüze kalmış. 50-100 euro'ya avrupa'da bir yere uçak bileti alıp bir iki gün kaçamak yapabiliyorum mesela. bu da bütçeme dikkat edersem toplamda 400-500 euro'ya patlıyor bana, ki bir ayda bu kadar para arttırabiliyorum. ya da yeni çıkan istediğim teknoloji ürününü bir bilemedin iki ay biriktirdiğim parayla alabiliyorum.

    2. alkol ve eğlence görece ucuz. haftasonu dışarı çıkıp lüks olmayan bir yerde bir şeyler atıştırıp içmeye gittiğim bir gece ortalama 50 - 70 euro'ya patlıyor bana. ne kadar içtiğinize bağlı olarak daha az para ödemeniz de mümkün. artık canınız nasıl istiyorsa. şehir benim için yeni olduğundan keşfedecek o kadar mekan var ki zaten her hafta başka bir yere gidiyorum.

    3. mesela lüks bir restorana gidince iki kişi 150 euro bırakmak koymuyor. özel bir şey yaptığınızın ve bunu yapacak gücünüzün olduğunu biliyorsunuz. içiniz rahat ve verdiğiniz paraya değiyor. çünkü genel olarak servis sektörü türkiye'den geride olsa da bu lüks restoranlarda değişiyor. son derece kaliteli hizmet ve lezzet alıyorsunuz. verdiğiniz paranın hanzo bir kebapçıya gitmediğini bilmeniz de içinizi rahatlatan başka nedenlerden.

    4. sevgilimi evine gönderirken yolda başına bir şey mi gelir, takip ederler mi, öldürürler mi, taksiye bindirsem taksici bir şey yapar mı diye endişelenmeme gerek yok. güvende olduğunu biliyorum. elbette güllük gülüstanlık değil burası da ancak türkiye'den çok daha güvenli olduğu kesin.

    5. iş yaşamımda yalaka olan bir lavuk benim önüme geçecek diye çekinmiyorum. burda işini yapana değer veriyorlar, işini yapmayan adamın gözünün yaşına bakmıyorlar. daha da önemlisi çalışmamın karşılığını alıyorum. çalıştığım ortamda hem maddi hem manevi olarak destekleniyorum.

    6. 30 gün yıllık tatilim var. tatilimi istediğim gibi değerlendirecek ekonomik özgürlüğe sahibim. vize derdim yok. canım sıkıldıkça istediğim yere basıp gidebiliyorum.

    7. gelecekte ekonomik kriz mi vurur, kur mu uçar gibi kaygılarım yok. burda olduğum sürece ekonomik güvende olduğumu biliyorum.

    ve daha birçokları.

    tabi ki olumsuz yanları da var. her şey mükemmel ve toz pembe değil. ancak dönmemi gerektirecek, beni bıktıracak kadar da büyük değil.

  • kepek şampuanı kullanmak bu yollardan en etkilisidir. ama hangi şampuan?

    kepek şampuanı etkin maddelerini sıralayacağım aşağıdaki liste;
    1- "muteber" tıbbi kaynaklardan literatür taramasının,
    2- çok sayıda kullanıcının değerlendirmelerinin (sadece etkinlik yönünden değerlendirmeler dikkate alınmıştır; yok saçımı pambık gibi yaptı, yok rengi çok tatliş, yok kokusu beni benden aldı türü gerzek yorumlar görmezden gelinmiştir),
    3- kişisel deneyimlerimin,
    bileşkesidir.

    etkin maddelerin etki mekanizması gibi başlık okuyucusunun ilgi alanına girmeyen hiçbir gereksiz bilgiyi vermiyorum ve etki mekanizmasının kulağa mantıklı gelip gelmemesini önemsemiyorum. tek kriterim etkinlik, yani işe yarayıp yaramaması.

    şu etkin maddeleri (active ingredient) içeren şampuanlar kepek problemini çözmekte olup listede ilerledikçe etkinlik seviyesi artmaktadır:
    1- çinko piriton (çinko pirition, zinc pyrithione, zpt): ör. clear, head & shoulders, zetion. piyasadaki çoğu kepek şampuanının etkin maddesi ve listenin en az yan etki ihtimaline sahip üyesi. en az %2 oranlı bir şampuan öneririm.
    2- salisilik asit veya salisilik asit + sülfür (salicylic acid, salicylic acid + sulfur): ör. neutrogena t/sal, zigavus medicade.
    3- kömür katranı (katran, coal tar, tar): ör. neutrogena t/gel.
    4- selenyum sülfür (selenyum sülfit, selenium sulfide): ör. head & shoulders clinical strength, selsun blue medicated. en az %2,5 oranlı bir şampuan öneririm.
    5- ketokonazol (ketoconazole): ör. ketoral, nizoral. % 2'lik konsantrasyonda olanları medikal şampuan olarak sınıflandırılıyor. %2'lik bir şampuan öneririm. daha etkilisi yok.

    şimdi gelelim işe yaramayan veya yeterince işe yaramayan etkin maddelere. paranızı ve zamanınızı boşa harcamamak ve en önemlisi umudunuzun suistimal edilmesine izin vermemek için uzak durunuz:
    1- pirokton olamin (piroctone olamine): ör. sebamed kepek önleyici şampuan (evet sebamed).
    2- tea tree oil: ör. druide tea tree oil şampuan.
    3- ilk listedeki etkin maddelerden birini içermeyen fakat "patentli bilmem ne complex teknolojisi", "yüzde bilmem kaç doğal/organik içerik", "falan ağacı özü ve filan bitkisi yağı içeren mucize formül", "bilmem ne free" diye reklamı yapılan herhangi bir kepek şampuanı (ne kadar meşhur veya lüks marka olursa olsun).

    çeşitli hususlar:
    1- öncelikle kepek -altta yatan bir hastalık olmadığı sürece- herkes için tamamen çözülebilir bir problemdir; pes edecek, umutsuzluğa kapılacak bir durum yok. fakat kepekten kurtulma işi biraz da deneme yanılmadır. nedeni bir sonraki maddede.
    2- canlılar üzerinde kullanılan hiçbir ilaç, kozmetik, tedavi yöntemi vs. % 100 etkili değildir. etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmış olanlar bile (ilaçlar yasal olarak öyle olmak zorunda) kullananların belli bir yüzdesinde etkisini gösterir. bu oran düşüktür veya yüksektir fakat hiçbir zaman % 100 değildir. etkili olduğu kişilerde dahi etki şiddeti farklı farklıdır. kepek örneği üzerinden söyleyecek olursak; diyelim kepek problemi olan 100 kişi test edilen şampuanı kullandı ve 70 kişide kepek probleminde düzelme görüldü. bu % 70'in bir kısmında kepek tamamen geçerken bir kısmında orta düzeyde azalma oluşur, bir kısmında da az bir azalma görülür. yani en etkili dediğim ketokonazol içeren şampuanı bile kullansanız kepeğin geçmeme ihtimali var. bu durumda etkin maddeyi değiştirmelisiniz (deneme yanılma).
    3- listede aşağı doğru etkinliğin arttığını söylemiştim fakat yan etki sıklığı da aşağı doğru artıyor. yine de yan etki ihtimali en fazla olan ketokonazol için bile bu ihtimal çok düşük (% 1'den az).
    4- tüm etkin maddeler için yan etkiler temelde kaşıntı, batma ve kızarıklıktır; oluşursa kullanmayı bırakın.
    5- problem çözüldükten sonra şampuanı aylarca kullanmaya devam etmek o etkin maddenin etkisini azaltabilir. eğer kepek tekrar oluşursa etkin maddeyi değiştirin.
    6- şampuanın kullanma talimatına -yıkama sıklığı ve saçta bekletme süresi başta olmak üzere- harfiyen uyun.
    7- şampuan üzerinde etkin madde oranı yazmıyorsa listede bahsettiğim oranlardan düşüktür.
    8- peki bunlar arasından ben hangi etkin maddeyi öneriyorum? önce en güvenli olan 1. maddeden başlayın diyeceğimi zannediyorsanız yanılıyorsunuz. en etkili olanından bodoslamadan dalın. burayı okuduğunuza göre kaç zamandır çözemediğiniz kepek probleminiz var, daha fazla uğraşmayın.
    9- son olarak kişisel gözlemim ülkemizde kepek problemi yaşayanların çoğu saçlarını standart bir şampuanla yeterince sık yıkamadığı için bunu yaşıyorlar. haftada 1-2 kez saç yıkamak kepeğe yol açar, gün aşırı yıkayın.

  • yıllaar önce antalyada motorlu bir turist yaklaşır, "how can i go to kortuleli" diye sorar.. dümdüz git demek isteyen ben adamın gözlerini içine bakarım ve şöyle derim: "go away!"

  • sanırım 2002. dünya kupasında 3.lük gelmişti , bütün ülke psikopat gibi rosalinda, vahşi güzel falan izliyordu, çocuklar "ben pikaçuyum" diye camlardan atlıyordu falan.. güzel, sayko senelerdi.

    tabi kasım ayına kadar.*

  • bir anne-baba, çocuğunu 'acı çekmesin diye' öldürebilecek duruma gelmişse, bilin ki oğlunu kızını o kadar çok seviyor ki, artık acı çekmesine gönlü razı olamıyor demektir.

    yaşlı anam, kalp krizi geçirip ameliyat oldu ve yoğun bakımda uzun süre yattı. artık kapalı yerde kalmak nasıl bir acı verdiyse, yanına her girişimde, "oğlum beni bi 5 dakika dışarı çıkar etrafı göreyim, ne olur!" diye yalvarır oldu. doktorlara söyledim, 'olmaz' dediler, 'yapamayız, ölürse sorumluluk bizde olur', dediler. ben de mecburen boyun eğdim. annem, 1 hafta sonra öldü.

    şimdi düşünüyorum da, keşke son kez çıkartabilseydim, şöyle doya doya gökyüzünü seyrettirebilseydim, o gün de ölseydi. işte çaresizlik.

    'o duruma düşmeden anlaşılamayacak bir olay' kanımca.

    debe editi: ilk debe'mi, canım anneme armağan ediyorum. huzur içinde uyusun.

  • gittiği yerden geri dönmesidir. kalkıp gelsin, kızsın, bağırsın, dövsün bile beni ama yeter ki yanıma gelsin. annesini kaybedince insan 100 yaş birden büyüyor sanki. anne acısının ne demek olduğunu bilseydiniz erken de kalkardınız, yemek de yapardınız.. boş boş şeyler için söylenmezdiniz annenize. o ne diyorsa doğrudur, bilin. sizin iyiliğiniz içindir. kimse sizi anneniz gibi sevmez. kırmayın onları. hep derlerdi bana da. anlamazdım. of bile demeyin. çiçektir onlar.

  • (evde su bitmiş, misafirler gelecek, acele bakkala su için yollanıyorum)

    - abi bi büyük su alacaktım...
    - buyur yiğenim... (1 litrelik su uzatır)
    - daha büyüğü yok muydu abi?
    - onun daha büyüğü osman abi'nde eheehaha...

    (bu esnada osman adlı yaşça daha büyük olan esnaf köşede bir taburede oturup, zevkten dört köşe olmuş sırıtmakta, aynı anda da çayını karıştırmaktadır)

    nasıl bir övgü anlayışıdır hala anlam veremem...

  • cüneyt özdemir’in ahmet şık’a laf söyleyebilmesi haddine değil. önünü ilikleyip saygı duruşunda bulunmalı.
    ahmet şık gibi bir adama para ağır basıyor demek ciddi anlamda saçmalamaktır. hele hele trol demek için kafayı sıyırmış olmak gerek.

    mevcut düzene mafyalaşmış devlet diyebilme cesaretini göstermiş, mahkemede tutuklanırken bu ülkeye hesap vereceksiniz diye iktidara bas bas bağırmış, aylarca içerde yatmış birisi ahmet şık. korkmadan cesaretle mafyalaşmış siyasete kafa tutmuş, hukuksuz faşizan sisteme boyun eğmemiş, mecliste de takır takır ağzına geleni söylemiş cesur bir siyasetçi.

    cüneyt’in ahmet şık’a laf söylemesi için kırk fırın ekmek yemesi lazım. sonra da abdest alıp takım elbise giyip kapıda sıranın kendisine gelmesini beklemesi lazım.

  • rte'nin sesinden şöyle bir yorum alır muhtemelen:

    bunlar şişman yav.* yav siz bunların nasıl yemek yediğini biliyor musunuz?* bakın şunu çok net söylüyorum. bun-nar be-nim tüyü bitmemiş yetimimin...* hakkını yiyorlar hakkığnı... lok-ma-sı-nı ağzındannn alıyorlaaar...* yav sen bu şişmanlara nasıl arka çıkarsın?... nassıığlll alkış tutarsın bana açıkla bi' ey cehapeğ?!... bunu da bitireceğiz... hiç kimsenin merakı olmasın... evde yoğurtla cips yiyorlarmış, geceleri çiğ köfte partisi veriyorlarmış, kola-soslu fıstık eşliğinde film izliyorlarmış... hepsinden haberimiz var yav. inlerine gireceğiz inlerineeğ!!!*