hesabın var mı? giriş yap

  • "ince bir insan olmak benim için çok önemliydi fakat artık takatim kalmadı, başa çıkmakta zayıf kalmışım ve kendimi toparlamakta zorlanıyorum...o konudaki ışığı kaybettim açıkçası." kısmıyla beni benden almış duvara çarpmıştır. umarım rahat uyur.

  • az önce cnn 'de çıkan haberler üzerine babam her zamanki gibi gel tercüme et diye çağırdı beni. dinlemeye başladım ama anlayamadım malesef. sonrasında gelicek olan bu kadar sene boşuna mı okudun bıdı bıdıları duymamak için sallamaya başladım. ama ne sallama, aman yarabbi ya. bunu gerçekten yaptım ve şu an hiç utanmıyorum.

  • anadolu, mezopotamyanın kıyısında, medeniyetin dünyaya yayıldığı köprüsü, üzümcülük ve zeytincilik ile medeniyetin ilerleme noktalarından, çok şanslıyız ki en bu antik çağların tatlarını hissedebiliyoruz şaraplarımızda.

    1- suvla behramlı
    truvanın, tanrıların mekanı olimposun, antik yunanın ve mustafa kemal'in tarihi hikayelerinin coğrafyasından, biraz soğuk biraz rüzgarlı, havası her daim temiz ikliminden beklendiği gibi az şekerli, küçük taneli üzümlerinden gelen içimi çok hoş bir yemeklik şaraptır. fiyatı da uygundur. öncelikle ızgara kırmızı etle, elma gibi ekşi meyvelerle, bergama tulum gibi 1 yıldan fazla eskitilmemiş taze sayılabilecek peynirlerle güzel uyum sağlar. bunun yanında yemek pişirirken de kullanılabilir bir şaraptır.

    2- doluca antik
    14,5 derecesiyle kırmızı şaraplar arasında en yüksek alkollülerden birisi olmasının yanında, tadının dolgunluğu ve yoğunluğu ile çok lezzetli bir şaraptır, yüksek asiditesi nedeniyle eski kaşar, parmesan en az üç yıl civarı olgunlaştırılmış peynirler ve kuru dinlendirilmiş ızgara kırmızı et ile harika uyum sağlar. siyah üzüm, şeftali gibi sulu meyveler ve bademin yanında beyaz leblebi iyi bir eşlikçidir.

    3- kavaklıdere yakut
    kavaklıdere gibi şarapçılık geleneklerine bağlı bir firmanın özenle birçok çeşit üzümün harmanlanmasıyla yapılmış, bu sebeple de her yıl aynı tatta bulabileceğiniz şarabıdır. özel günlerinizde de hediye edilebilir çünkü birçok damak tadına hitap eder. kendine has karakterinin olmaması, ortalama kalan tadı ile birçok yemekle uyumludur.

    4- kavaklıdere primeur
    sonbahar ayında bağbozumunun kutlanması amacı ile ilk sıkılan üzümlerden üç hafta içinde yapılan taptaze bir şaraptır, bu sebeple sadece sonbahar ayında ve sınırlı üretimdir. her yılın tadı ayrı olur. ne çıkacağı tamamiyle sürprizdir, bu geleneğe ortak olmak isteyenlere önerilir, fiyatı da oldukça uygundur.

    5- buzbağ elazığ
    bölge serisi ülkenin farklı iklimlerinde farklı cinslerde yetişen üzümleri tatmak için harika bir seridir. bu seri içinde elazığ ise dünyanın en iyi şaraplarıyla yarışabilecek kompleks tada ve dolgunluğa sahiptir. aynı sebeple her damak zevkine hitap etmeyebilir. bir karaf içinde havalandırılması ve geniş kadehlerde içilmesi tavsiye edilir. badem ile hoş bir uyum sağlar.

    6- ancyra merlot
    üzümün kendisini seven için en güzel şaraplardandır çünkü meyvemsi yuvarlak, düşük asitli, hafif tatlımsı içime sahip bir şaraptır. sade içilebilir, ya da kuruyemişlere eşlik edebilir. her şarap açık havada ve güzeldir ancak bu şarap daha da güzeldir. ayrıca düşük kükürt dioksit (koruyucu) nedeniyle baş ağrısı yapma olasılığı en düşük şaraplardan biridir.

    7- buzbağ beyaz (emir narince)
    yazlık meyvemsi hafif asitli soğuk içilmesi tavsiye edilen bir şaraptır. uygun fiyatıyla ucuz şaraplar arasından tercih edilesidir.

    8- turasan emir
    yıllar önce kapadokya bölgesinde yapılmış taş oyması havuzlarda dinlendirilen, bu özelliği ile istisna şaraplar arasına giren, taşın aroması olmaması sebebiyle üzümün tadının korunduğu, ülkenin ödüllü ve özel beyaz şaraplarindan biridir.

    9- sava kırmızı
    şarapseverleri ucuz şarabıyla eşlik eden, listede bahsedilmezse ayıp edileceğini düşündüğüm, ortamda olmazsa olmaz arkadaş gibi, cenazene gelen eski dost gibi, sen de halısaha arkadaşı ben diyim çatkapı gideceğiniz dostunuz... kasa kasa alınır partilenir. düşenin dostu, yalnızların arkadaşı, arkadaşlıkların tutkunu, tutkalların dostu neyse abartmayalim... ucuz şarap.

    10- yukarıdaki şaraplardan daha fazla para harcayacağınız her şarap zaten özeldir, özel gün şarabıdır, ayda yılda bir içilir, her gün içmek gösteriştir, görmemişliktir. o yüzden 10 numarayı size bırakıyorum, ne içtiğin değil kim ile içtiğin daha önemlidir, bazen en kötü şarap en güzel anların yaşanmasında kıvılcım olur, gönlünüzün ateşi hiç sönmeyesin, tüm şarapseverlere selam olsun.

    gül de şarap da bilene güzel gelir,
    sarhoş olmayan için sarhoşluk nedir?
    cebi boş, gönlü dolu olmayan kişi,
    her şeyden geçmenin tadını ne bilir?
    ömer hayyam.

  • 100 üzerinden 130 ile dede korkut anadolu lisesi 1. sınıfta aldığım fizik notumdur.

    olay şöyle gelişti efendim:

    efsane bir hocamız vardı. süzmenin tekiydi. ajdar tipli bir vakaydı. sınavlarında a.b.c.d.e.f.g.h.ı.j.k.l.m diye gruplar olurdu ve hepsinin de soruları tamamen farklı olurdu. bazen bir sınıfta aynı gruptan olan 3 kişi falan olurdu.

    neyse bu eleman yan sınıfta sınav yapmaya girmeden önce kapıda bizim mikail "hocam napıyorsunuz" dedi, hoca da "sınava giriyorum" dedi. neyse mikail hocaya "hocam elinizdekilerden bir tane versenize" dedi ve hoca da sınav kağıtlarından birini verdi. o derece süzme idi. koptuk o an. mikail d grubu bir kağıt almıştı. sorulara baktık, çözmek mümkün değil. herkes çözmeye çalışıyor d grubunun sorularını ama imkansız gibi. mikail 3 tanesini çözdü, başka soruları çözebilenler oldu kendilerince, herkes o grubun sorularını yazdı ve hoca süzme olduğundan hocayı kandırıp herkes d grubu alır yırtarzı eşiğine odaklandı.

    yan sınıfın sınavı bittikten sonra hoca bize girdi. girdi derken öyle değil. sınıfa girdi yani. neyse. hoca kağıtları dağıttı. önce kız hocam ben d grubu alabilir miyim diye kağıdını verdi hocaya. hoca verdi. sonra herkes d istedi. yaklaşık 20 kişi falan d grubu oldu. daha fazla d grubu kalmadığından d grubu olamadı diğerleri. ben de d grubu alamayanlardandım. benim grubumdan 4 kişi vardı sınıfta. önümdeki ezgi, yanımdaki sıra arkadaşım yiğit, arkamdaki sena ve ben. öyle denk getirdik kağıtları değiş tokuşla.

    velhasıl 4'ümüz de zeki çocuklardık. ama sorular harbiden kazıktı. sınıf birbirine girmişti. millet alenen kopya çekiyordu ama hoca süzme olduğundan hiçbir şey demiyordu. curcuna içinde herkes mikail ve çevresinde d grubunu yapmaya çalışıyordu. biz de baktık her soruyu çözemeyeceğiz. ben 3 soru çözebildim o kağıttan. ve fizikte en iyi öğrencilerden biri olmama rağmen. diğer arkadaşların da çözebildiği sorular ile toplamda 7 ya da 8 farklı soru çözebildik. aralarda yanlış da çıkar, hoca da süzme diye ben fikir öne sürdüm. dedim ki aynı soruları arka sayfaya da cevaplayalım. hoca süzme, anlamaz. yuttururuz. kızlar cesaret edemedi. yiğit 4 tane mi ne soruyu arka sayfaya tekrar cevapladı. ben de ondan daha fazlasını.

    ama sorular kazık olduğundan hiç emin olamıyorduk. ne alacağımız tam sürpriz olacaktı. öyle de oldu.

    sınav sonuçları açıklanıyordu 2-3 hafta sonra. ben ve yiğit arka arkaya geliyorduk sınıf listesinde. hoca başladı okumaya. d grubu tam sıçışta idi. en güvendikleri isim mikail, ilk açıklananlardandı. 45 almıştı. ondan yüksek alan da yoktu d grubunda. herkes 15-20 gibi notlar alıyordu. daha düşükler de vardı.

    hoca okuyor

    ali 10
    veli 05
    deli 25
    sena 80 (bizim gruptan) oooovvv çekiyor millet
    ...
    ..
    ezgi 80 (bizim gruptan) oovvvv çekiyor millet ben sıçıştayım. onlar zaten 8 soru yapmıştı. o zaman bizim hile anlaşılacaktı.
    ..
    ..
    yiğit 120 (sınıf yarıldı) biz koptuk
    uğur 130 (sınıf krize girdi) gülmekten ölüyoruz.

    neyse herkes bitince bizim süzme bize döndü:

    - çocuklar sizin kağıtları 3'er defa topladım her seferinde 120 ve 130 çıktınız. (biz anladı sanacakken) biliyorsunuz bir sınavda 100 puandan fazla alamazsınız, sizin 20 ve 30 puanlarınızı 2 sınavlarınıza ekleyeceğim. aferin çocuklar!

    yemin ediyorum sene bitene kadar güldük. hala da gülüyorum yıllar geçti amk. bir insan nasıl bu kadar süzme olabilir:)

    efsane hocaydı yeminle. her ders uçuk başka vukuat olurdu:)

  • eğer rahat ve huzurlu bir yaşam istiyorsanız, "çok fazla parada gözüm yok" diyorsanız, ihtiraslarınızın değil keyfinizin kölesiyseniz; bölüm olarak tek tercihiniz resim öğretmenliği olsun.

    * işsizliğin kol gezdiği türkiye'de, en çok personel alımı yapan kurum millî eğitim bakanlığı'dır. resim öğretmeni, her okulun ihtiyacıdır. olmazsa olmaz.

    * mezun olduktan sonra ilköğretim okulunda çalışmaya başlarsanız; 90 gün kafa, 15 gün şubat, 23 nisan, 19 mayıs, 30 ağustos, 29 ekim, 9 gün ramazan, 9 gün kurban, 48 gün cumartesi, 48 gün pazar tatili yaparsınız. bir de rapor çakarsanız sizden güzeli olmaz. yanaklarınız al al olur; semiz, gürbüz bir insan olursunuz.

    * bir öğrencinin resim, heykel gibi sanat dallarına yeteneği yoksa, velisi bunu olgunlukla karşılar. matematik kötüye gidiyorsa; veli okulu istila eder, öğrencileri rehin alır, müdürü yakar, hademeyi keser.

    * müzik öğretmeni her pazartesi sabahı ve cuma akşamı okulda hazır bulunmak zorundadır. gecede 30 bin dolar para alan şarkıcı müsveddeleri "ay sabah sabah sesim hiç çıkmıyor" derken, müzik öğretmeni, her pazartesi sabahı "koooork maaaa" diye ses vermektedir. beden eğitimi öğretmeni okulun kadrolu bodyguard'ıdır. resim öğretmeni "yapma yavrum" dese yeterlidir. hatta onu bile demese olur.

    * ödev vermek, ödevleri okumak -daha doğrusu bakmak- kolaydır. resim ödevlerinin %96,78'i* yavrucağın annesi tarafından yapılmaktadır. tam not verirseniz; hem yavru, hem annesi hem de sülalenin geri kalanı memnun olur.

    * tahminimce öğrenciliği zordur, ama istikbâli parlaktır. millet hastanelerde, plazalarda, fabrikalarda tırmalayıp, 7 günlük iznin hayalini kurarken, siz izinleri kuru bamya gibi dizip balkona asarsınız.

  • "şayet yumurta dış bir güçle kırılırsa yaşam sona erer. içerideki güç ile kırılırsa yaşam başlar. büyük şeyler her zaman içeriden başlar."

  • kargonun içeriği ne olursa olsun insanı saran his, duygu.

    sanırsın 15dk sonra dünyayı kurtaracak bilgiler gelecek anasını satıyım, evde bekliyorsun, internetten yolunu gözlüyorsun falan. içinden biber salçası çıkıyor, kavurma çıkıyor.

    garip yani.

  • çanakkaleden istanbul'a gelen arkadaşımı, mecidiyeköy metrobüse almaya gitmiştim. aramızda geçen muhabbet;

    -nasıl kolay oldu mu yolculuk?
    +güzeldi. birde istanbul'da kimseye güvenme derler.metrobüse binmek için istanbul kart alacakken bir adam “gel boşuna kart ücreti ödeme, benim karttan basarız sen bana ödersin” dedi. öyle yaptık. insanlık ölmemiş.

    o gün istanbul'un kurtuluş yıldönümü nedeniyle metrobüsün bedava olması dışında her şey normal.