hesabın var mı? giriş yap

  • "30/03/1989
    bakteri deneyi

    bugün bir deney yaptım. [deney defterinin her sayfasına bu cümleyi yazmak?] suyun içine süpürge çöpü koydum. yaklaşık bir hafta bekledi. sonra bunu mikroskopla inceledim. içinde bazı bakteriler vardı. bazıları çubuk, bazıları yuvarlak şekilde. yuvarlakları koloniler kurmuş."

    [büyük ihtimal bakteri falan gördüğüm yok, uyduruk bir mikroskop var elimde, anca dana gibi soğan hücreleri görülebiliyor.]

  • 4 ağustos 2020'de yayımlanacak olan stephenie meyer romanı.

    bugün meyer'ın duyurusuyla birlikte tüm twilight fanları saklandıkları yerden çıktılar, kitabın gelişini kutluyorlar.

    bilindiği gibi midnight sun ya da geceyarısı güneşi, alacakaranlık serisinin ilk kitabını edward cullen'ın bakış açısından anlatıyor. aslında 2008'de yazılmaya başlanmış bir kitaptan bahsediyoruz. alacakaranlık serisinin zirvesinde olduğu, dünya çapında konuşulduğu dönemde tamamlanıp yayımlanacaktı ancak kitabın ilk 12 bölümü meyer'ın bilgisayarından çalınarak internete sızdırıldı. meyer o kadar kızdı ki "eğer şimdi geceyarısı güneşi'ni yazmaya devam edersem james kazanır ve tüm cullen ailesini öldürür" dedi. fanlar o dönemlerde buna çok kızdılar. seri tüm dünya çapında fenomendi, edward cullen'la ilgili daha fazlasını okumak istiyorlardı. üstelik tek bir kişinin suçunu bütün fanlara ödettiğini söylüyorlardı. ne derlerse desinler meyer sözünden geri dönmedi ve ancak "herkes bu kitabın varlığını unuttuğunda tekrar yazmaya devam edeceğim" dedi. gerçekten de dediğini yaptı.

    2020'de beklenen son şey çoktan unutulmuş olan alacakaranlık serisine yeni bir kitap eklenmesiydi muhtemelen. daha da ilginç olanı ne biliyor musunuz? edward cullen karakteri vampire dönüştürülmeden önce 1918'de ispanyol gribi salgınında ölüyordu. onun bakış açısından anlatılacak olan kitap da bir salgının ortasında çıkageliyor.

    meyer ve kitabın duyurusunu yapan good morning america sunucuları ısrarla bunun bir "prequel" olduğunun altını çizdi. şu aşamada çok fazla bilgi yok ama tahminimce meyer öncesinde yazdığı ve alacakaranlık'taki olayları birebir işeleyen, sadece bakış açısını değiştiren o 12 bölümlük kısmı çöpe attı. yine aynı dönemlerde geçen ama edward'ın geçmişini de anlatan bir kitap yazdı. edward'ın hem bakış açısını yansıtan hem de kişisel tarihçesini içeren bir kitapla geldiğini tahmin ediyorum.

    tabii bu durum en çok meyer'ın işine yarayacak. alacakaranlık bitmiş ve internette alay konusu olmuş bir seriydi. popüler olduğu dönemlerde sıklıkla harry potter ile kıyaslanırdı ama harry potter bugün bile popüleritesini korurken alacakaranlık yıllara yenik düştü. 2008 - 2012 arasında fırtına gibi estiği dönemlerden eser kalmadı. bu tabloyu bir parça olsun değiştirecek, eski fanların ilgisini tekrar çekecek ve seriyi küllerinden doğuracak tek şey büyük ihtimalle bir edward cullen romanıydı. meyer, 2008'de "herkes kitabın varlığını unutana kadar" derken muhtemelen serinin bu kadar gözden düşeceğini tahmin etmemişti ama bu söylediği şey en çok onun işine yaradı. şimdi eline hem alacakaranlık serisini hem kendi kariyerini canlandırma fırsatı geçti.

    meyer, alacakaranlık serisinden kazandığı parayla fickle fish bir prodüksiyon şirketi açtı. hiç duymadınız değil mi? birkaç küçük iş yapmaktan öteye geçemedi. bu esnada hem kendisi hem yayınevi alacakaranlık'ı sömürebildikleri kadar sömürdüler. çizgi romanları çıktı, rehber yayımladılar, bree tanner karakterine ait kısa bir öykü kitabı piyasaya sunuldu. hatta meyer, 2015'te alacakaranlık'ın onuncu yılına özel yaşam ve ölüm isimli bir kitap çıkardı. bu roman, alacakaranlık'taki aynı olayları bella ve edward'ın yerini değiştirerek anlatıyor. bu sefer insan olan edythe isimli bir erkek ve vampir olan beau isimli bir kadın. roman aynı isimle türkçeye çevrildi ancak epsilon tek başına satmayacağına inanmış olacak ki esas kitapla birlikte satışa çıkardılar. iki kitap birden satıldı. çok ses getirmediğini, hele hele türkiye'de hiç gündeme gelmediğini söylememe gerek bile yok. 2016'da tüm bunlardan bağımsız kimyager adlı romanını yayımladı. o da pek başarılı olamadı. geceyarısı güneşi, uzun zaman sonra sosyal medyada gündem olmayı ve tt listesine girmeyi başaran ilk kitabı. tabiri caizse bu kitap meyer'ın kariyerini ipten alacak.

    sitesinde yaptığı açıklamada meyer, kitapla birlikte şarkı listeleri, imza turu ve çeşitli yarışmaların da geleceğini söylüyor. diğer organize ettiği şeyleri bilmem ama kitap için tasarladıkları kapak tüm serinin içinde tartışmasız en çirkin olanı. kitabın adı bile geceyarısı güneşi, bir vampiri anlatıyor. ikiye bölünmüş nar görselinden daha iyisini yapabilirlerdi diye düşünüyorum. bunun da muhtemel sebebi daha önce kitabın sızmış olması. fanlar akla gelebilecek her türlü kapağı tasarladılar. meyer sırf onlardan biri olmasın diye gitti nar fotoğrafı koydu.

    bu noktadan sonra midnight sun'ın fanlara sağlayacağı tek şey eski günleri hatırlatması olacaktır. o ilk örneği tamamlasaydı serinin en iyi kitabı olabilirdi. aradan yıllar geçmiş, meyer'ın düşünce tarzının da kaleminin de değişmiş olma ihtimali çok yüksek. eski tadı verir mi, samimiyetle şüpheliyim. ve söylemeden edemeyeceğim, meyer'ın kaleminden çıkan en iyi kitap hâlâ göçebe romanı.

    ilk 12 bölümün ingilizce pdf dosyasına buradan türkçesine buradan ulaşabilirsiniz.

    not 1: bu dosya yasa dışı değildir. meyer, kitap internete sızdıktan sonra kendi sitesinde açıkça paylaştı ki zaten bağlantıyı açarsanız meyer'ın resmî sitesini görürsünüz (masaüstünde açılıyor link). o dönemde fanlardan bazıları da türkçeye çevirdi.

    not 2: 2020, 2010'larda kalan romanların dönüş yılı olmaya devam ediyor. bir diğer roman açlık oyunları serisinin yazarı suzanne collins'ten geliyor. ancak o bakış açılarını değiştirmekle falan uğraşmıyor. gerçekten eski zamanlara gidiyor. başkan snow'un gençliğini ele alan bir romanla dönecek.

  • yüz yıldır orada duran okul ülkenin başına bela olan, kibri dağları aşmış bir topluluk tarafından kapatılmak isteniyor. başbakanlığınızın da, ofisinizin de allah belasını versin. siz tarif edilemeyecek kadar kötüsünüz ve hiçbir güzelliğin yaşamasına izin vermiyorsunuz. umarım bu ülke bu günlerden iyi bir ders alır da bu kötülerden kurtulduktan sonra bir daha böyle bir topluluk ülkeyi yönetmez.

  • sen küçük bir kız çocuğunun 5 yaşından 35 yaşına kadar senin ürettiğin sütü içerek büyümesi, okula gitmesi, spor yapması, mezun olması, evlenmesi, anne olması üzerine reklam çekeceksin "büyüdüm büyüdüm pınar'la büyüdüm" diye, sonra aynı kız çocuğunun daha reklamın 3'te 1'ine bile denk gelmeyen kısmında, hâlâ çocukken evlendirilmesini meşrulaştıran bir kararın tek adam tarafından zart diye alınacağı, o kız çocuğunun bir daha özgürce ne spor yapabileceği ne de rüzgarın saçlarının arasından geçebileceği bir düzeni destekleyip, reddedenleri paranla tehdit edeceksin öyle mi?

    sonra da utanmadan reklamında kullandığın o özgür cumhuriyet kadınının ve onun annesinin, babasının, kardeşinin, kocasının hiçbir şey olmamış gibi senin ürünlerini market arabalarına doldurmaya devam etmesini bekleyeceksin? çok beklersin.
    çevremde izmir markasıdır, kalitelidir diye pınar kullanan ve çocuk evliliğini desteklemeyen ne kadar insan varsa, son yıllarda hiç konuşmadıklarım dahil, bu durumdan haberdar ettim, büyük firmalar için toplu alımdan sorumlu iki arkadaşımı da öyle.

    sizin yalakalık yapmanız gereken kişi henüz ev yoğurdunu, kasap sucuğunu, yerel peynirciden alınan peyniri, sek sütü keşfetmemiş olan, bu ülkenin ekonomisini ve sizin cironuzu sırtlayan insan kesimdi, evine çüküm sütü zor alıp, çocuğuna ısıl işlem görmüş gergedan sucuğunu ayda 1 zor yedirip, bir padişah gelip bizi tekrar kanırtsa hayalleri içinde deliren durgun zekalılar değil.

    biraz haysiyetiniz varsa reklamlarınızda bir daha tecavüzcüsüyle evlendirilme, şortu yüzünden tekmelenme, burkanın içinde sıkışıp kalma kaygılarından azadeymiş gibi koşup oynayan, spor yapan eski türkiye'nin kız çocuklarını kullanmayın. çok ikiyüzlü oluyor öyle. size yeni reklam önerim:
    büyüdüm büyüdüm pınar'la 14'üme kadar büyüdüm
    sonrası 24'ünde 4 çocuk annesi,
    sunumlarım, 4 duvar arası #künfeyekün

    edit: 4 senedir mado'ya adım atmadım, nimet için kötü konuşmak istemiyorum ama mideden 10 saat geri gelen dandik bir salçalı hamburgeri kemirmek için arkamdan küfreden şeriatçıların dükkanları önünde kuyruğa girecek kadar basiretsiz bir insan hiç olmadım. sahipleri içki içenler hakkında ağza alınmayacak laflar eden, müşteri tartaklayan, kazıklayan hiçbir mekana adımımı bile atmam, herkes cuma akşamı boomerang'la yapılmış rakı bardağı tokuşturma videosu çekmek için böyle yerlerin yolunu tutmuyor. gideceğim yerin kirası kimin cebine giriyor onu bile araştırıyorum. kin gütmek, öfkelenmek lazım bazen, yorucu ama lazım.
    biraz basiretli olun, malum şahsın dediği gibi artık biraz da siz kininizin davacısı olun.

  • en güzeli de parasını vererek adını hiç geçirmeden prime time'da bu olaya farkındalık yaratmalarıdır. tebrik ve teşekkür ediyorum. emsal olsun.

  • dengesiz davranın. bi "eşşek kadarsın bunu akıl edemiyo musun" diyin bi "el kadar sıpa bana laf öğretiyo".
    kardeşler arasında ayrım yapın. köfteyi diğerine ayırın misal. ve kız olanı erkeğin ayak işçisi yapın. erkek hep çocuk, beceremez olsun. kız da "koskoca kızsın öyle oturma!".
    gereksiz panikleriniz olsun. okuldan yarım saat geç gelirse karakola başvurun.
    onun önceliklerini önemsemeyin. evde koltuk yokken/ fabrikada makina yokken 23 nisan kostümü de ne allaşkına?
    babasını/ annesini ona kötüleyin. e insan çocuğuyla da dertleşemeyecekse artık...
    eşinizi karşınıza alıp onun yanında kana kana kavga edin. hayatla yüzleşsin.
    yaptığı yaratıcı çalışmaları, ödevleri ucuzlaştırın. onu bıraksın da matematik çalışsın sıpa!
    en önemli madde; sizin önceliklerinizi yaşamasında diretin. siz oku! dediğinizde okusun. çalış! dediğinizde çalışsın. evlen diyin evlensin. evlenmesi gerekirken hala okuması şüphesiz ki bize aykırıdır.

  • kaan'a çektiği şut için kızmak futbol cehaletidir. tüm takım neredeyse 18 içinde kalmış ve kaptırılacak top kontraya sebep olur. böyle pozisyonlarda atak sonlardırma tercih edilir ve bu yüzden de gol olursa süper gol olsun, olmazsa da dışarı çıksın vurusu tercih edilir. buna altyapı eğitimi deniyor.

  • ilgisi olanlara, pbs'in bu video'sunu izlemelerini siddetle tavsiye ederim. ayna noronlarinin ogrenme, algi, empati, sosyalizasyon, duygusal algi ve adaptasyon uzerindeki etkisini, ve dahasi otizmi anlamak adina muhtesem bir ornek. hatta alintiyla, "mirror system is the most basic social system in human brain" (ayna noronlari sistemi, insan beynindeki en temel sosyal sistemi olusturur).

    http://www.pbs.org/…encenow/video/3204/w01-220.html

    edit:ayrica en buyuk hayranlarindan biri olarak, kirmizi gomlekli amcanin unlu noropsikolog vilayanur s ramachandran oldugunu belirtmeden gecemem, oh no gecemem.

  • adam türkçede ki bütün hitap şekillerini yazmış lan. birine sesleneceğimiz zaman yerden taş alıp taş mı fırlatalım napalım ?