hesabın var mı? giriş yap

  • kızlardan birini kovalayıp koseye sıkıstırdıktan sonra buyuk tahta logolardan biriyle kafasına vurmam ve ardından "sana asık oldugum icin yapıyorum bunları" demem gibi aradan seneler gecmesine ragmen nedenini ogrenemedigim seyler.

  • zengin olmak sanırım. ya da ortalamanın üstünde olmak, yoksa hiç fakir ve evli olmayan birine rastlamadım. bi de yakışıklı olmak falan da olabilir, çirkin ve bekar birine de rastlamadım.

    25 yaşında evlenmiş, fakir ve çirkin biri olarak eyyorlamam bu gadardır.

  • bundan 50 yıl önce de, 100 yıl önce de, 1000 yıl önce de, tıpkı bizim gibi insanlar hemen hemen bizimkine benzer bir hayat yaşadılar ve ölüp gittiler.

    onlar da hiç ölmeyecekmiş gibi para ve güç kavgası yapıyorlar, envai çeşit siyasi entrikalar çeviriyorlardı.

    milyonluk kitlelerin yarı tanrı addedip önünde diz çöktüğü imparatorlar vardı.

    hepsinin aileleri, akrabaları, çevreleri vardı.

    şimdi neredeler?

    hepsi toprak olup gittiler.

    bütün bunlardan bana kalan, veysel karani'den öğrendiğim şu ders oldu:

    -allah'ı biliyor musunuz?

    -evet

    -başkalarını bilmeseniz de olur.

    -allah sizi biliyor mu?

    -evet

    -başkaları bilmese de olur.

    madem dünyada her şey zamana yenik düşecek, her şeyi yel alıp gidecek, dünyaya lüzumundan fazla batmak anlamsızdır.

    ahiret hayatımız ve oradaki refahımız ise iman ve marifetullah derecesincedir.

  • 4 şehit. sebebi ne olursa olsun, anne babalar biricik oğullarını, eşler biricik kocalarını varsa çocuklar biricik babalarını kaybettiler.

    ailenin biricik oğlu olan abimin de bir zamanlar askeri pilot olması sebebiyle yıllardır her "askeri uçak kazası" haberini korkuyla izlerdik. hala da öyle gerçi. bir haber duyuldu mu önce uçak tipi öğrenilmeye çalışılırdı, helikopter mi jet mi, jetse f4 mü, f5 mi, f16 mı vs. f16 ise korkuyla nerede düştü acaba denirdi, bizimkinin görev yaptığı yer değilse bir nebze rahatlanır (rahatlamak diyorum çok acı maalesef) ama içimiz cız ederdi. tanıdık çıkma korkusu sarardı bu sefer de insanı. sonrasında kim olursa olsun yüreğimize bir ateş düşerdi. özellikle de annemin. oğlunun uçuşu olduğu her gün, oğlu indim diye arayana kadar rahat etmeyen annem, çok iyi anlardı diğer anneleri, her kaza haberinde ağlardı, şehitler için ağlardı, geride kalanları için ağlardı ama en çok da anneler için ağlardı. hala da ağlar. ölen evlatlar için ağlar, anneler için ağlar, bir gün onun da başına gelecek korkusuyla, biricik oğlunu idealleri uğruna uçarken kaybetme korkusuyla ağlar.

    yine yandı yürekler. çok zor. allah ailelerine sabır versin.

  • evet atatürk havaalanından 15 temmuz günü sadece 3-5 km mesafe için 300 usd istemeleri de ne kadar ekmek peşinde olduklarının delili zaten

    edit: 28 hazirandaki işid havaalanı saldırısındada aynı işi yapmışlar idi,uyaran arkadaşlara teşekkürler

  • "karadenizliyim" deyince akla temel geliyorken "kuzeyliyim" deyince akla jon snow geliyor. bu tür bir anıştırmadan ekmek yemek isteyen çakal karadenizlilerin yapacağı bir iştir.

  • milattan önce 3300'lu yıllara ait, mezopotamya uygarlıklarındaki işcilerin yevmiyelerinin bira karşlığında ödendiğini ortaya çıkaran tablettir.
    ırak civarlarında bulunan bu tablet, yazının icadından hemen ardından gelen dönemlere ışık tutabilecek en erken tarihli örneklerden bir tanesini teşkil ediyormuş. tabletteki şekiller bir kaseden yemek yiyen insan kafasını sembolize ediyor. buradaki kaseler ve diğer kaplar öğün ve birayı temsil ediyormuş. yani kısacası, bu tablet bir işçinin emeği karşısında alacağı bira miktarını gösteriyor. tabletteki kayıtlar sayesinde mezopotamya uygarlıkları kimin ödenip kimin ödenmediğini karmaşısını ortadan kaldıracak çözümü bulmuşlar.

    5000 yıl önce maaş bordrosunun kayıtlarını tutmayı akıl etmekten daha ilginç ve daha mükemmel olan başka bir durum daha mevcut; o da ekonominin henüz ilk gelişme dönemlerinde olduğu, herhangi bir para ve buna bağlı bir kurun olmadığı zamanlarda ödeme işinin herhangi bir likidite problemini ortaya çıkarmayacak türden yapılabilmesi.

    şu basit tablet bile mezopotamya uygarlıkları'nın zamanının ne kadar ötesinde uygarlıklar olduğunu kendi başına kanıtlıyor. kısacası;

    1- mezopotamya uygarlıklarının birinde (buradaki örnek muhtemelen sümerlilere ait, babillilerin de benzeri uygulamaları olduğuna dair kanıtlar mevcut) işçiyseniz emeğinizin karşılığınızı alamama gibi bir probleminiz olmaz. çünkü bira üzerinden alacağınız maaş kilden yapılmış bir tabletle belgelenir.
    2- emeğinin karşılığını alabilme gibi bir takıntısı olmayan işçiler daha düzgün işleyen uygarlıkların oluşmasına sebebiyet verir. işçilerin maaş alamama gibi bir derdi olmaz; dolayısıyla devlet yetkilileri işçi isyanları gibi problemlerle daha az uğraşır.
    3- bira üzerinden ödenilen maaş sürekli olarak değerini koruyan bir varlıktır. para birimleri gibi piyasaya fazlaca sürüldüğünde değerini yitirme veya alım gücünü kaybetme gibi özelliği yoktur. 5000 yıl önce yaşamış insanlar için bira her zaman arzulanan bir tüketim aracıydı. kontamine olmuş sulara nazaran bulaşıcı hastalık yayma ihtimali daha azdı biranın.
    4- maaşlar, karşılığı olan bir ödeme yöntemiyle yapılıyor; dolayısıyla ortaya herhangi bir enflasyon problemi çıkmıyor. maaşların ödenebilmesi için üretim sürekli olarak teşvik edilmek zorunda. bu da tarım devrimi demek, insanların beslenme sorunlarının yavaş yavaş çözülmesi demek, daha çok insanın beraberce yaşayıp daha sağlam uygarlıkları ortaya çıkarabilmesi demek.

    tablet british museum'da sergileniyor.

    debe editi: kampanya mesajı gelmedi. ben de salda gölü manzarası paylaşayım o zaman.

  • maşallah diyin lan.

    edit: yalnız üzerinde düşünmemiz gereken şey muhtemelen yurtdışında yaşayıp büyümüş bir kızın, iç anadolu, doğu karadeniz ya da güneydoğuda büyüse ne halde olacağı bence. topraklarımız insanımızı kurutan, yüzündeki gülümsemeyi silen bir zehirle kaplı adeta.