ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
reddedilen erkeğin iki gün içinde sevgili yapması
-
(bkz: yıkılmadım ayaktayım)
cumali ceber
-
yayınlandığı ilk gün suratımı boyayıp sinemanın önünde bekleyip, çıkan herkese 'senin alleh belani vörsin ula şeröfsiz' diye bağırıp tokat atıcam. pr çalışması zannedip eğlensinler ben de biraz stres atayım.
bağcılar'da kaçak afgan dehşeti
balçiçek ilter
-
bu kişi hakkında sözlükte aklıma geldikçe yaptığım bir hatırlatma var. baktım uzun zamandır yapmamışım.
kendisi kabataş provakasyon komplosunun baş aktörlerinden biridir. sözde kabataş vakasından sonra ölen her gencin ölümünde payı vardır. şimdi karnı tok, altı sağlamdır, ama bir gün mutlaka adalet önüne çıkacaktır.
benzin fiyatlarının 20 tl'ye düşmesi
-
hep dikkatimi çekmiştir, bu aktrollerde 2 iq üstü insan görmedim hiç.
mesela başlığı açan şahısta "ben neden 20 tlye benzin alıyorum?" diye soramıyor çünkü düşük iq'su buna müsaade etmiyor.
ya da bazı gerçekleştirdiği olaylar yüzünden dili yıpranmış olacak ki, bunu telaffuz etmekte zorlanıyor.
tanım: olması gerekendir.
edit: imla
edit2: başlık başa kalmış, başlığı açan şahıs 30'dan 20'ye düştü hükümet ahepeye teşekkürler diyordu.
ludovico einaudi
-
daha önce bin kere yazılmış olsa da, çalışırken dinlenebilecek müzikler kategorisine kafadan giren eserler üreten müzisyen.
youtube'daki kanalında çoğu albümünün tamamını paylaşıyor. oradan açıp, lisans problemi yaşamadan özgürce dinlenebilir:
https://www.youtube.com/…ab_channel=ludovicoeinaudi
anne tripleri
-
-eee yetti be dokuz ay dokuz ay kafama kakıp durma gel bakiim buraya
-indir beni yere derhal
-olmaz dokuz ay taşıyacam başka türlü susmayacaksın sen
gümüşhane'de 550 basamaklı merdiveni olan yurt
-
3 matematik 2 fen netine bu var kardeşim kusura bakmayın.
hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları
-
doksanlı yılların sonu olsa gerek, ayakkabı satan küçük bir dükkanda çalışıyordum yazın. malum zor durumdaydık, yoksa neden çalışsın bir çocuk bütün gün, dört gözle beklediği yaz tatilinde...
dükkanın sahibi haftalık verirdi bana. yemek paramı da yine haftalık olarak verirdi. yemek parası dediysem öyle matah bir şey değil. bir ihtimal esnaf lokantasında kuru-pilav yersin. velhasıl o paradan da ne kadar arttırırsam kardır diye, caminin önünde duran tostçuya gidip,
"abi boş tostu ne kadara yaparsın" diye sormuştum.
"boş tost"
öyle ekmeğin üzerine biraz sulu salça sürüp ısıtıp verecek. verdi de. 3 ay o boş tostla doyurdum karnımı. çeşmeden su bir de. anneme de haftalığıma zam yaptılar dedim. karnımı lokantada doyurduğumu, köfte pilav falan yediğimi söyledim hep. hala bilmez canım benim. bilmesin de.
kimse bilmesin boş tostun yavan tadını. hele çocuklar hiç bilmesin. onlar köfte yesin hep. çok mu zor?
hayatında ilk defa çikolata yiyen kakao işçileri
-
mutluluk ve üzüntüyü bir arada hissettiren insanlardır. yemeyen yaşamıyor mu sanki yaşıyor işte hem de bayağı mutlu gözüküyor adamlar ama bu işte bir terslik olduğunu bilmek ve belki bunun da bir parçası olmak ve ne yapabilirim sorusuna bir cevap da bulamamak düşündürüyor insanı. belki bir dahaki sefere alırken fairtrade logosuna bakmak sadece akla gelen o da ne kadar güvenilirse artık (m.na kodunuz yepisyeni dünyanın)
https://www.youtube.com/watch?v=zen4hczuto0
not: altyazılar maalesef ingilizce.
istanbul hilton 2015 yılbaşı rezaleti
-
(bkz: 2015 yılının ilk mağduru)