hesabın var mı? giriş yap

  • bu da bir sınavdır. erken gitmek, evraklarını eksiksiz hazırlamak da sınavın bir parçasıdır. disiplin, ciddiyet gerektirir. bunlar yoksa üniversite okumasın zaten. seneye akıllanır.

  • olm kimle yapıyorlar bu anketleri lan? 25 yıldır oy kullanıyorum, daha bir kişi görmedim bu anketlere katılan.

  • o zaman sporcu ve bu absurd istegini kabul eden salak antrenorun ikisi de yaptiklari hareketin toplumsal maliyetini hesaplayamadiklari icin spordan men edilsin.

    bu birbirini aklayan ve siddeti mesrulastiran gerizekalilardan iyice sikildim.

  • yola cikmadan 3-4 saat once alinan kolayi termosa doldurup buzdolabina koymak, yola cikma vakti geldiginde kolanin neden sogumamis olduguna hayret etmek.

  • bir arkadaş:

    "istedikleri kadar aerodinamik,termodinamik,akışkanlar,dinamik anlatsınlar. uçak gördüm mü, koca demir havada nasıl duruyor derim."

  • bizim oğlanla bir oyun icad ettik, bir süredir oynuyoruz. hayal gücü gelişsin diye evin içinde sözde çadır kurup kamp yapıyoruz. battaniyeyi üstümüze çekip güya gece oluyor, uyuyoruz. sonra oğlum beni uyandırıyor odanın lambasını gösterip " sabah olmuş " diyor. ben de " aa ne kadar güzel, güneşli bir gün " falan deyip karşıki dağlarda ne gördüğünü soruyorum falan. başlarda " inekleri görüyor musun? " dediğimde anlamıyordu olayı. artık kendisi neler gördüğünü söyleyebiliyor.

    dün akşam yine aynı oyunu oynarken sordum,

    -oğlum karşıki dağlarda ne görüyorsun?
    +inekler var orda.
    - başka?
    + köpek var?
    - peki başka?
    + koyunlar var.
    - ee oğlum ağaç yok mu?
    + yok.
    - neden? dağda biraz da ağaç olmaz mı?
    + o zaman koyunları göremezdim ki!

    apışıp kaldım yemin ederim. ben hiç öyle düşünmemiştim. 3 yaşında çocuğa hayal kurmasını öğretelim derken ayar yedik. korkarım inanmasam,

    + dümdüz duvarda ineği, köpeği gördüğüme inandın da ağaç göremediğime mi inanmadın? diyecek.

    maşallah deyin oğluma. (bkz: swh)

    debe: şöyle bir kampanya varmış, el atalım (bkz: #60102536)

  • 1979'da ilk star wars filminin gösterime girmesini beklerken ne kadar heyecanlı idiysem şimdi de o kadar heyecanlıyım. film nasıl çıkarsa çıksın şu heyecanı yaşamaya değecek.

    edit: arkadaşlar, mesajlardan anladığım kadarıyla bir kısmınız 70'leri taş devri filan sanıyor. tabii ki böyle önemli filmlerin haberi çok önceden yayılıyordu. hele o zamanlar filmlerin türkiye'de genellikle 2 sene gecikmeyle gösterime girdiği düşünülürse önceden bilmemiz kadar normal bir şey yok. ayrıca amca babanızdır.

  • gelen mesaj :
    ...
    cevabım :
    ....
    gelen cevap :
    klasizm ve klişelerden arınmış bir ruh hali yansıman var ve bu beni çekti seni detaylarınla tanımayı isterim.

    (bkz: vay anasını)

  • yevgeny petrov 1930'lu yıllarda popüler bir sovyet yazardı. ve kendisinin eğlenceli kişiliğinin yanında çok nadir bir hobisi vardı. isimler uydururarak başka ülkelere mektuplar gönderir ve yabancı ülke pullarıyla süslenmiş "muhatap bulunamadı" iade mektubunu beklerdi.

    nisan 1939'da yeni zelanda'ya, kendi uydurduğu merrill ogin weisley adına bir mektup gönderdi. mektubu ingilizce olarak yazdı:

    "sevgili merrill. lütfen pete amca'nın vefatı nedeniyle en içten taziyelerimi kabul edin. uzun zamandır yazmadığım için beni bağışlayın. umarım ingrid iyidir. kızını benim için öp. muhtemelen zaten çok büyümüştür. evgeny'niz"

    iki aydan fazla bir süre geçti, yeni zelanda posta idaresinden iadeyle ilgili bir mektup gelmedi. mektubunun kaybolduğuna inanan yevgeny petrov artık o mektubu unutmaya başladı. ama ağustos ayında bir cevap mektubu geldi.

    "sevgili evgeny. başsağlığı için teşekkürler. pete amca'nın gülünç ölümü bizi altı ay boyunca tedirgin etti. umarım mektuptaki gecikmeyi affedersiniz. ingrid ve ben, bizimle birlikte olduğun o iki günü sık sık hatırlıyoruz. gloria çok büyük ve sonbaharda 2. sınıfa gidecek. ona rusya'dan getirdiğin ayıyı hala saklıyor"

    mektupla beraber bir de fotoğraf geldi.

    yevgeny petrov daha önce yeni zelanda'ya gitmemişti ve gelen cevaptan sonra şok oldu. sonrasında neşeli hali gitti, içine kapandı ve sağlığını kaybederek hastanede yattı. gizemi çözmek için yeni zelanda'ya tekrar mektup yazdı ama cevap alacak kadar çok yaşamadı. ikinci dünya savaşı başlamıştı ve savaş muhabiri olarak görev aldı. kuşatma altındaki sivastopol'dan dönerken uçak kazasında hayatını kaybetti.

    yazdığı ikinci mektuba yeni zelanda'dan cevap geldi. önceki kadar tuhaftı:

    "sen bizimleyken, gölde yüzmeye gittiğinde korktum. su çok soğuktu. ama kaderinizin boğularak değil, bir uçak kazasında ölmek olduğunu söylemiştiniz. lütfen dikkatli olun ve mümkün olduğunca az uçun"

    ek olarak; olayın bir şaka ya da kurgu olduğu tam olarak bilinmiyor. benzer bir konu kevin spacey'in oynadığı 17 dakikalık bir kısa filme uyarlanmıştı

    https://youtu.be/x2gysn-y6pk?si=_ijjqobig46vku6n

  • çok değil bundan 1.5 sene önce rusya'nın ankara büyükelçisi aleksey yerhov s-400'ler hakkında ne demiş beraber bakalım.

    'türkiye'nin bizden satın almak istediği ürünü biz sattık. bu sistemlerin sahibi türkiye'dir. tamamen ülkenin kararına bağlı bir durum. duruma basit bir örnekle bakalım: ben bir aracın distribütörüyüm siz de benden araç almak istediniz. satış yaptık. sizden parayı aldım, aracı verdim. araç sizin. ister plaja gidin, ister patates taşıyın, isterseniz üstüne makineli tüfek monte edin savaşa katılın,onu garajda saklamak sizin doğal hakkınız.'

    kaynak

    bu açıklama ışığında ukrayna isterse sihaların üzerine makineli tüfek takıp taraya taraya bile gidebilir, isterse de marş şarkı yazar ve bundan türkiye'nin sorumlu tutulması gibi saçma bir mantık olamaz.

    (bkz: senin adamın gol diyo)