hesabın var mı? giriş yap

  • eski formunu yakalamış olan yazar/çizer.

    *

    okul, muhtemelen 3., 4. sınıf, öğretmen, öğrenciler:

    öğrt: birinci dünya savaşı kaç yılında başladı?

    öğrencinin biri cevap vermek için kendini yırtar... ama öğretmen görmek istemez...

    öğrn: öğretmenim!! öğretmenim!!
    öğrt : kimse bilmiyo mu?..
    öğrn : öğretmenim! ben ben!!
    öğrt : başka?
    öğrn : öğretmenim!!!
    öğrt : hiç biriniz çalışmadı mı evladım?
    öğrn : öğretmenim öğretmenim!!
    öğrt : nolur lan biri daha kaldırsın parmak!..
    öğrn : ben ben!! öğretmenim!!!
    öğrt : yanlış da olsa kabul edicem... hadi..
    öğrn : öğretmenim!!!
    öğrt : alacağınız olsunlan... peki korhan tamam... sen söyle...
    öğrn : at y.rrağı!!!
    öğrt : memnun musunuz şimdi?

  • jon snow ile ortak bir noktamızın olduğu dizi.

    ikimiz de hiçbir şey bilmiyoruz amk. ulan bu diziyi ben de izliyorum insanlar bu kadar çıkarımı nasıl yapıyor? hadi jon snow rol icabı hiçbir şey bilmiyor. ben niye bilmiyorum? sebebi neydi ki?

  • 20 kasım 2012 galatasaray'ın manchester united galibiyetinden sonra yapılan röportajda muhabirlerimizden birisi hem galatasaray'ı hem de kendisini aciz duruma düşürmüş.

    gazeteci: 1993'te de istanbul'da hayal kırıklığı yaşadınız, şimdi de aynısı oldu. 19 yılda bir şey değişti mi?

    alex ferguson: evet, iki kere kupayı kazandık.

    adamlar zaten liderliği garantilemiş yedek takımla gelmiş galatasaray da güzel bir galibiyet almış niye bunu sündürüp duruyorsun la. sir alex'e olan hayranlığım bir kat daha artmış durumda.

    kaynak: http://skorer.milliyet.com.tr/…/1630459/default.htm

  • istanbul'un en iyi plazalarından birinde en iyi şirketlerin birinde çalışıyorum diye hava atarken;
    çalışanların yüzüne konuşamıyorum, arkalarından sözlüğe entry girerek hatta başlık açarak giydiriyorum diye de eklerseniz havanıza hava katabilirsiniz.

  • hemen derdini zikeyim butonu diyeceksiniz ama dinleyin once.

    1: abbas sakir'in nisanlisina goz dikmis durumda. sevsin sevmesin gariban olsun ama ne olursa olsun yengesi durumunda.

    2: ictikleri gece sakir'in kiz kardesi odasina geliyor ve abbas yine yakalanacagiz diyor. odasindan tekme tokat kovmasi lazim. ama abbas gidiklamasindan memnun gibi zaten raki masasinda kizin opucuk atmasina da mal mal bakiyor. tersleme, tepki de yok. adam sana is ve oda vermis. adami seversin sevmezsin o ayri ama yaninda kaliyorsan bu konuda yanlis yapmayacaksin.

    3: bir sahnede sakir icin gulmeyin cocugunuz da boyle olur allah korusun diyor. ve minibusu alir almaz sakir'in kopyasi oluyor. yani kinadigi, elestirdigi topluma zararli gordugu sakir'in birebir kopyasi oluyor.

    4: taksit getirme sahnesi var, o kahvede garibanlarin icinde parayi verirken, 2 aylik pesin mi versem, neyse parasi olan var olmayan var gibi laf ediyor. igneleme sakir'e ama toplumun icinde ve o garibanliktan gelen biri olarak yaptigi terbiyesizce.

    4: minibusu gasp etmesi de var. anlasma sartlari belli. neyse bunu gormezden gelelim.

    5: kisisel hirsiyla yolcu alacagim diye ani makas atmasi var ki yolcularin canina mal olabilir ya da sakir'in eski nisanlisinin yerini kimseye vermemi de ayri bir olay. acgozluluk ve hirs var.

    6: ve en onemli serefsizliginden biri. nazli sakir'i sevmiyor ve babasinin zoru, evden gitme istegiyle evlenmeye niyetli ama kizin abbas'ta da gozu yok. sartlar geregi belki de kendi dedigi gibi bir yuvam olsun, kocam para getirsin mantigiyla evlenmek istiyor. abbas bunu bilmesine ragmen tek tarafli bir askla kizi dugunden kaciriyor.

    7: son soz yani abbas bukalemun gibi bir karakter. parayi bulup degisebilen, geldigi yeri unutabilecek bir karakter. sevdigi kiz icin ben bunu seviyorum diyebilecek bir karakterde degil, firsat kollayan, firsatci bir tip. sessiz ve cakal. arada laf dinleyen, karisan. ben bu filmi yonetmen sinan cetin'e de bagliyorum. adam kendinden cok sey katmis. cogunlugun ceyyar sakir'i tuttuguna da eminim bu konuda.

    edit: arkadas uyardi ayrica secdigi kiz iceride sevisirken nobet tutup, sakir'in zamparaliklarini gormezden gelip ortemeye calidan bir tip

    benzer bir baslik varmis simdi gordum. gercekten baktim cunku cok gorunen bir karakter abbas. kusura bakmayin.

  • yazdıklarımdan sonra fazlasıyla soru geliyor, buradan cevaplayayım. bu başlıkta yazdıklarıma bakmak isteyenlerde aramaya inansın.

    1) new york’ta prestijli bi hastane grubunda acilde ve yoğun bakımda çalışıyorum. bazılarının sandığı gibi hademe falan değilim.

    2) tüm hastanemiz şu anda covid-19 virüsüne kapılan hastayla dolu. hatta çocuk doğumdaki anneler ve bebeleri hariç herkes covid pozitif.
    ve 250’den fazla covid pozitif hastamız var.

    3) normalde 25 odalı yoğun bakım yetersiz kaldığı için, hastanenin az kullanılan ve genelde özel prosedürlerin yapıldığı ünitelerin hepsi yoğun bakıma çevrildi. ona göre donanımlı hemşireler işe alındı. herkese çok ciddi zam yaptılar.
    şu anda yaklaşık olarak 100 oda yoğun bakım kalitesinde.

    4) şahsi koruma ekipmanı konusunda ciddi bi eksiğimiz yok. n95 maskelerimizi önceden tek bi hastada kullanıp atarken, artık günlük olarak kullanıyoruz. koruyucu önlük, gözlük, ve eldiven ise bolca var. onları halen tel seferlik kullanımdan sonra çöpe atıyoruz.

    5) asıl eksiğimiz medikal ekipmanda. oksijen tüplerimiz bitti. acilde koridorlara doldurduğumuz hastalara artık oksijen takviyesi veremiyoruz. uzatma kablolarıyla başka odalardan oksijen çekiyoruz açıkçası. evet new york’un prestijli bi hastanesinde durum böyle.
    solunum cihazlarında eksiğimiz olacak gibi ama şimdilik yeterli, kriz başlamadan önce çok ciddi bi alım yaptı hastane. o konuda şanslıyız. solunum cihazı eksiğimizden ziyade, o cihazları idare edecek personel eksiğimiz var.

    6) en başlarda tek tük gelen genç (30-50 yaş arası) hastalar daha fazlaydı ama bulaşıkçılık arttıkça gelen hatalarımızın çoğusu 60 yaş üstü ve genelde sağlık sorunları olan insanlar. bu yaş grubundaki hastalarımızın ölüm oranı çok yüksek. şu anda sallamış gibi olacam biraz ama benim gördüklerime göre %50ye yakın bi oran.

    7) genç ve başka sağlık sorunu olmayan hastalarda geliyor. daha dün gece 34 yaşındaki genç bi erkek ecmo cihazına bağlandı. hayati tehlikesi çok yüksek. yine dün gece 55 yaşındaki hastane personelimiz olan bi doktor arkadaşımız öldü. kendisi aynı zamanda tip 2 şeker hastasıydı. ama bu ölüm bizi baya etkiledi. 2 haftaya kadar beraber çalıştığımız enerjisi baya yüksek; genç, eğlenceli ve keyifli bi insan corona virüsünden dolayı öldü.

    8) yoğun bakımda olmayan hastalarımızıysa, semptomlarında ve akciğer röntgenlerinde iyileşme görüldüğü gibi taburcu ediyoruz. evde kendilerini karantinaya almalarını söylüyoruz. normal şartlarda taburcu olmaya hazır değiller ama hastanede oda eksikliğinden ötürü bu işlemler hızlandırıldı. ve yoğun bakımda olmayan hastalarımızın çoğusu, yaş grubuna bakmaksızın durumları iyiye gidiyor. genci yaşlısı hepsi bi şekilde iyileşiyorlar. şimdilik bu gruptan ölen hasta sayımız çok düşüktür.

    9) , bu virüs gerçekten çok tehlikeli. bana bişey olmaz, yaşım 20 çakı gibiyim falan demeyin. ölmeseniz bile, perişan olursunuz. akciğerlerinizde kalıcı hasar oluşma riski çok yüksek.

    10) bu virüs ekseriyetiyle hava yoluyla değil, kirli yüzeylere el ile temas ve akabinde o kirli ellerin ağız,burun ve gözdeki dokulara temasıyla bulaşıyor. o yüzden elleri yıkamanız ve elinizi yüzünüze ne omursa olsun değdirmemeniz elzemdir.

    sağlıklı günler.

    edit: hydroxychloroquine veriyoruz hastalara. henüz işe yarayıp yaramadığını anlamamız için erken ama şahsi görüşüme göre işe yarıyor. semptomları azaltıyor. ilk gelen hastalarımızda kullanmıyorduk hiç ve onlarda sonuçlar pek iyi değildi. yine de buradan açık açık tavsiye etmicem ama eğer bi tanıdığınız covid-19 illetiyle boğuşuyorsa doktorunuza sorun bence. sonuçta koşa dönem yan etkileri oldukça az ve kısıtlı.

  • kesin birsey yok ama matematik tarihinde bahsedildigi uzere, bu durum sumerlerin sayi sisteminden kaynaklaniyor.

    aslinda bir gunun 24 saat olmasi sorusunu cevaplamak icin, bir saat niye 60 dakika, bir dakika neden 60 saniye diye sormak gerekiyor. cunku en kucuk birimi tanimlayinca diger birimler ondan turetiliyor.

    bir gunun 24 saat olmasinin nedeni bir saatin 60 dakika bir dakikaninda 60 saniye olmasi kisaca.

    peki bu 60 nerden geliyor dersen o da babillerin sumerlerin kullandigi sayi tabaninin 60 olmasindan dolayi, biz suan onluk sayi tabani kullaniyoruz.

    o adamlarin neden 60 sayi tabani kullandigini sorarsan eger bu konuda da yaygin gorus, bir elle sayilabilecek en buyuk sayinin altmis olmasindan kaynaklaniyor.

    ac hocam bir elini, avuc icine dogru bak, bas parmak haric diger butun parmaklar uc kisimdan olusuyor, uc eklemin ayirdigi uc kisim yani.
    bas parmagini kullanarak diger dort parmaktaki bogumlari say, 12 bogum var.
    bir elde 5 parmak var, bes carpi 12 bogum etti sana 60.

    bu konuda tabiki kesin bilgiler yok ama bunlar matematik ve tarihcilerin ustunde en cok anlastigi hipotezler.