hesabın var mı? giriş yap

  • sadece türkiye'de yaşanabilecek olay değildir. ihmaldir doğru. türkiye'de yaşanabilecek olay pilotun haritasız da giderim lan demesidir, çok şükür ki böyle bişey olmamış.

  • kaptan amerika neden bir kalkan kullanır? neden bu kadar güçlü bir insan daha güçlü bir saldırı silahı kullanmazken bir savunma aracı olan kalkanı kullanır.?

    bence bu sorunun cevabı amerika'nın dış siyasetini inceleyince görebiliyoruz. amerika bir yere savaş açıyorsa bu her zaman insanlık içindir ( en azından onlar öyle söyler ). amerika ırak'a savaş açma sebebi ıraktaki kimyasal silahlardı. amerika'nın suriye'yi bombalama sebebi gene kimyasal silahtı. amerika insanlığı veya kendisini tehdit eden şeyleri ve kişileri yok ettiğini söylüyor. bu da tam olarak savunma kafasıdır. aslında amerika kendi mantığıyla sadece savunma yapıyor.

    kaptan amerika da bu siyasetin süper kahraman filmine tezahür etmiş halidir. kaptan amerika sadece savunma yaparak düşmanlarını yok eder ondan dolayı sadece basit gibi görünen ama çok güçlü bir kalkan kullanır. hatta kalkanın fizik kurallarını ihlal ettiği bile söylenir filmlerinde. ender bulunan değerli bir malzemeden yapılmıştır. aynı amerikanın savunma yaparken ki hassasiyeti gibi değerlidir.

    kaptan amerika belki de yok etme gücü daha yüksek bir saldırı silahı kullansa dünyada bu kadar çok sevilmeyecek iken kalkan kullanıp sadece savunma yaparak insanlık için savaştığı düşüncesiyle insanlara sevdirildi.

    bu sadece bir film bu kadar anlam yüklemek saçma olmuş diyebilirsiniz ama bu kadar büyük paraların döndüğü tüm dünyada yenisi çıksın diye merakla beklenen bu tarzdaki filmler sadece film değildir. bir şeyler anlatmaya çalışırlar bizlere ve sonunda da anlatırlar.

  • neden acaba? çünkü yeterli doktor yok. devlet hastanelerinden randevu alınamıyor. ne yapsın insanlar ölsün mü?

    artık insanların afrika'daki gibi sefil yaşamaması krizin olmadığına kanıt olarak sunuluyorsa vay halimize.

  • "sağ çıksalar ne olacak" gibi korkunç bir cümlenin geçtiği, ne kadar lanet bir ülkede yaşadığımızın tekrar fark ettiren açıklamalar.

    "karaman’da su patlaması sonucu çöken ocakta mahsur kalan işçilerden mehmet bahar’ın eşi emiş bahar madenin kötü koşullarına ve yetkililerin umarsamazlığına isyan etti.

    isyanın gözyaşlarıyla anlatan emiş bahar, çalışma koşullarının kötülüğünü ve geçim sıkıntılarını belirterek "içeriden sağ çıksalar ne yapacağız? üç aydır bizi yedirdiler, bitirdiler. maaşlarını düzgün vermediler. elimizde yiyecek ekmek koymayıncaya kadar uğraştılar. şimdi de canlarını aldılar. sağ çıksalar ne olacak, çıkmasalar ne olacak? maaşlarını düzenli vermezlerdi. ekmeklerini ellerinden aldılar. servislerini ellerinden aldılar. güneyyurt'u yediler bitirdiler. güneyyurdu bitirdikleri gibi her tarafı bitirdiler"

    bizim halimiz ne olacak? bitirdiler bizi, bitirdiler. bugünü yarına atarlar, yarını öbür güne atarlar. üç aydır maaş yüzü görmeyiz. eller bayram yaptı, biz yapamadık, eller kurban kesti, biz kesemedik. bu darlığın bir bolluğu olurdu ama olmuyor işte, olmuyor. dün öğleden beri içeride sağ adam mı kalır? memuruz deyip gezerler. işçilerin sırtından memurlar... ama bunları süründürmeli. hepsini süründürmeli"

    video

  • nusret'e teşekkür etmemi sağlayan hareketidir.

    reklam yapıyor diyenler olacaktır. aynı maliyete gerçekten reklam da yapabilirdi ama çocuklar hamburger yememiş olurdu.

  • ülkeye bak, nereden nereye geldi.

    bizler 90'lı yıllarda yıldız'da barbaros kampüsünde elimizde bira kutuları ile üniversite şenliğinde sorunsuz takılırdık. ne müslüman gençlik denen oluşum ne de herhangi başka bir dini fraksiyon bakmazdı, görmezdi bile. kimsenin de umrunda olmazdı.

    şimdi ise çöpte bulunan bir bira kutusu için rezillik deniliyor.

    yazık.

  • aralık 2007'deki bir röportajında şöyle buyurmuş:

    “ben karapınar’da 20 hanelik bir köyün çocuğuyum. köyler arası maçlarda çok top oynadım. daha o zamanlar yıldızdım. brezilyalı usulü kıvrak oyun stilim nedeniyle bana beyaz zico derlerdi.”

    http://www.aksam.com.tr/…futbolunda_jole_ekolu.html

    ***

    demek ki bülent hocam o yıllarda bir elf köyünde yaşıyormuş. köylü dostlarımızın, doğal görünümü itibariyle zaten sütaş peyniri gibi bembeyaz olan zico'nun rengini bile yeterince beyaz bulmamalarının başka açıklaması olamaz. valla tansiyonum düştü sabah sabah...

  • recep tayyip erdoğan'ın grup toplantısında "faiz sebeptir enflasyon neticedir" açıklamasından sonra tekrar coşan kur.

    peki ne oluyor? neden kur düzenli olarak uçuyor? ağustos 2018'de tek bir şok yaşanmışken, bugünlerde neden benzer bir şok vadeye yayılmış şekilde yaşanıyor?

    1* artık birçoğumuz biliyoruz ancak faiz de enflasyon da piyasada oluşuyor, kur da ona göre yine piyasada belirleniyor. aslında rekabetçi kur diye bir şey yok. bunu geçtiğimiz günkü yazımda irdelemiştim*. kur denilen şey, satış ile alışın ortası. buna teknik tabirle ask/bid deniyor. detay isteyen cevdet akçay'ın fatih altaylı ile olan teke tek programını şuradan izleyebilir. programda tcmb eski başkanı durmuş yılmaz ile binhan elif yılmaz da var. müthiş.

    2* mevzuya dönelim. akp'ye gönülden bağlı olan bir arkadaşım var. az önce "abi noluyo yaa" diye sorduktan sonra, "dur senin için bir entry gireceğim okursun ne olduğunu" diyerek bu satırları yazmaya başladım. 1 ay önce yine kendisiyle yaptığımız telefon görüşmesinde, "abi iyi diyorsun hoş diyorsun da, bence rte bir şey biliyor ve o yüzden buna müsaade ediyorlar" demişti. kesinlikle katılmadığımı, ellerinde hiçbir araç kalmadığını, çaresizlikten kuru bırakmak zorunda kaldıklarını, reisin o "karizmatik lider" algısının karın doyurmayacağını, tam tersine günden güne fakirleştiğimizi ve türkiye cumhuriyeti tarihinin en derin ekonomik buhranını yaşadığımızı kendisine ifade ettim.

    3* ayrıca işin ekonomi politiği olarak da "19 yıldır bildikleri tek ezber büyüme üzerinden oy kazanmak için önlerindeki tek seçenek faizi indirmek. oysa küresel konjonktürler çok farklı ve faiz piyasada oluşur. zoraki faiz indirimi hiçbir işe yaramaz, piyasada karşılık bulmaz, bir tek mevduat faizlerini düşürür bu yüzden de dolarizasyon artar" şeklinde kendisine ifade edip, kendi aile şirketlerine ilişkin olarak da "dolar borcunuz varsa mutlaka tl kredi çekip bunu kapayın ve tl borçlanarak teknik tabirle kendinizi hedge etmiş olun" şeklinde bir tavsiye vermiştim. o ara kur 9'lu seviyelerdeydi.

    4* bunları hepimiz akıl edebiliriz. olaya geri dönelim. bugün kur 10,56'yı gördükten sonra, muhtemelen yine kamu bankaları aracılığıyla satışa geçildi ve şu ara 10.45'lerde dengeye gelmiş gibi görünüyor. tabi artık bu dengeler çok kısa vadeli, 1 gün bile değil. dün akşam saatlerinde kur 10.40'ları görünce herkes tivit sallamaya başlamıştı ortalığa. ilginçtir, ağustos 2018 kur şoku yaşandığında, türkiye'de çok daha fazla yabancı yatırımcı vardı. o yüzden de bir şok yaşanabilmişti. bugün ise çok daha az yabancı var ve şoka yönelik bir artış geldiğinde ufak satışlarla bu engelleniyor. diğer yandan nette rezerv olmadığı için de artışa müsaade edilmek zorunda kalınıyor. yenilen şoktan ders alınmış.

    5* görünen o ki, bugünkü akp grup toplantısında da konuştuğu üzere, recep tayyip erdoğan tekrardan "faiz sebep enflasyon neticedir" argümanına sıkı sıkıya sarılmış görünüyor. bu da doğal olarak tcmb'nin faizleri düşüreceğine yönelik bir sinyal. şenol babuşçu'dan daha önce bahsetmiştim, kendisi eski bir bankacı olur ve iddiasına göre kasım ve aralık aylarında toplamda 400 baz puan faiz düşürülecek ve konut kredilerindeki psikolojik sınır olan aylık %1'in hemen aşağısı olan 0,99 üzerinden kredi pompalaması yapılacak.

    6* bu senaryoda babuşçu yine şunu der: kur yeni yılda 11-12'lerde olur. bunu düzenli olarak ifade ediyor. asgari ücrette çok yüksek bir artış, eyt'liler, 3600 ek gösterge, konuta doğal gaz ve elektrik zammı yansıtmamak için özel "çaba" ve akaryakıtta 0'lanmış ötv gibi parametreler dikkate alındığında, sanki saman alevi gibi parlayacak bir ateşin hemen arkasında bir baskın seçim mi hesaplanıyor bu da benim düşündüğüm senaryolardan biri.

    7* tcmb'nin piyasada oluşan faizlerin ve dünyadaki sıkılaşan para piyasasının tersine işlem yapması tl'yi savunmasız bıraktığı için kur fahiş yükseliyor. bugünlere dek hep arjantin peso'suyla taşak geçmişizdir. inanır mısınız bilmem ama son birkaç aylık dönemde türk lirası, arjantin pesosu'ndan %10 daha fazla değer kaybetmiş. şaka değil gerçek. ve rte'nin açıklamalarından şekillenen beklentilere göre bu durum benzer şekilde ilerleyecek. uygulanan bu politikanın hiçbir geçerliliği, hiçbir elle tutulur bir tarafı yok. cari fazla verilse bile ülkedeki dolara endeksli parametreler cari dengeyle sınırlı değil. bunun yanında dış borç ödemeleri yaklaşık 180 milyar usd olduğu gibi, ihracat %70-80 oranda ithalata bağlı. ayrıca feda edilen enflasyon ve vatandaşına fakirliğin daniskasını yaşatmak bence en büyük kötülüklerden biri.

    8* rte bir de tüsiad'a falan mesaj yollamış. "hani düşük faiz istiyordunuz" diyor. ancak o tcmb faizi düşünce bu doğrudan bankalara yansımıyor. buna aktarım mekanizması deniyor. ancak mevduat faizleri hemen düşürülebiliyor çünkü bu da kısa vadeli. banka kredi verirken uzun dönemli 3 sene, 5 sene, 10 senelik krediler verdiği zaman tcmb'nin yapay faizine değil kendi öngörüsüne göre faizini belirliyor. bu öngörüde de kerteriz alınan cds primi, 10 yıllık tahviller gibi çeşitli araçlar söz konusu. mevcut senaryoda enflasyon beklentileri de arttığından kredi faizleri düşmediği gibi, tam tersine enflasyon yükseldiği ve yükseleceği için artmak zorunda kalıyor. çünkü, yazının başında ifade ettiğimiz gibi faizler piyasada oluşuyor.

    9* recep tayyip erdoğan, joe biden seçildikten sonra aslında piyasayla kavga etmeyen politikaları benimsemiş ve kur 6,88'lere kadar düşmüştü. beklentiler bir anda pozitife dönmüştü. ancak şu an durum tam tersi. beklentiler inanılmaz bozulduğu gibi, daha önceki bir yazımda bahsettiğim üzere türk lirası'nı "para" yapan en önemli özelliklerinden biri "fiyatlama mekanizması" bozuluyor hatta bozuldu bile denebilir. neye hangi fiyat vereceğini insanlar bilemiyor. ham maddeci malın ticareti yerine malı elinde tutsa kur farkından daha fazla kazanıyor. (bkz: legal tender)(bkz: legal tender status)

    10* daha fazla uzatmayacağım. insanoğlu yerleşik düzene geçtiği günden bugüne kadar hep bir pazar ekonomisi içerisinde yaşadı. fiyatlar pazarda belirlendi. belki o günlerde bugünkü gibi bir değiş tokuş aracı olan "para" yoktu ama "takas" vardı. hatta roma'da takasa yönelik sözleşmeler bile yapılmış ve günümüze kadar da bunlar roma hukuku derslerinde okutulmuştur (bkz: barter)(bkz: trampa). yamulmuyorsam hititler'e ait bir tablette takasa konu iki tarım ürünüyle ilgili olarak vadesi gelince birbirlerine ne kadar daha fazla mal verecekleri yazıyordu. bugünün deyimiyle faiz denilen hadise yüzyıllar öncesinden belirlenmişti yanisi. sadece adı konmamıştı. yıllar içerisinde aristokrasi, merkantilizm, kapitalizm, sosyalizm, neoliberalizm geldi geçti yahut bazıları halen yaşıyor. ama geçmeyen tek bir şey var o da bireysel olarak yaşadığımız ve bireylerin her zaman kendi çıkarını en fazla düşüneceği. bu da zaten adam smith'in görünmez el teorisine zemin hazırlayan hadise. dolayısıyla bir birey yahut tüzel sunduğu mal veya hizmet karşılığı istediği getiriyi fiyat veya faiz elde edemiyorsa o zaman o diyarları terk etmesi pek mümkündür. bu ayki iktisat ve toplum dergisine şevket pamuk hoca'nın yazdığı gibi, osmanlı'nın son zamanlarında da yabancı devletlerin gümüş paralarının vatandaş arasında sıklıkça kullanılmaya başlandığı ve bunların değerini "nedense" o dönemde kaybetmediği sorgulanmalı.

    velhasıl, yüzyıllardır var olan bir şey var.

    reis de çıkıp bütün bu iktisadi tarihe karşı gelerek piyasada oluşan bir şeyin tam tersini iddia ediyor.

    ne diyelim, başarılar reis.

    (bkz: benim bazen gözlerim dolar, kulaklarım euro)

    *

    (bkz: erdoğan'ın düşük faiz sevdası/@dragonlady)

    (bkz: rekabetçi kur/@dragonlady)

    (bkz: dolar 10 tl olur mu sorunsalı/@dragonlady)

    (bkz: türk tipi başkanlık sistemi/@dragonlady)

  • oturdugu semt ve bulundugu cevre boyunca hic suriyeli ile karsilasmadigi icin bu sekilde konusur tabi.
    1 hafta fatih'de yasasin bakalim ayni seyleri soyleyecekmi