ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
tüm evlilik sürecindeki en anlamsız gelenek
-
pastayı, yalandan kesip, birer kaşık birbirinin ağzına tepmek.
yok yok, daha beteri, çeyiz sermek. görgüsüzlük düpedüz.
yazarların ünlülerle olan kötü anıları
-
sene 1994 aylardan temmuz veya ağustos. hava hayvan gibi sıcak. mahallede top oynadıktan sonra caminin abdesthanesinde su içiyoruz. recep tayyip erdoğan o vakitler istanbul belediye başkanı. mahallemizde bir kuran kursunun açılışına gelmiş. kursta henüz öğrenci olmadığından açılış ve medya için görüntü yapsın diye mahallenin bütün bacaksızlarını toplamışlar. bizde suyumuzu içtikten sonra bedava yemek ve tatlı hevesiyle doluştuk kuran kursuna. yanımdaki arkadaşla ikimizi hemen girişte bir sınıfa soktular. girişte pamuk helva ve elma şekeri satanları görmüştük. acaba tatlı olarak elma şekeri mi verecekler demeye kalmadan sınıfa rte ve bir sürü adam doluştu. bir de o kadar sıra arasından geldi bizimkine oturdu. adam uzun aga. tartsan 40 kilo çekmeyecek iki tane velediz ama sığışamadı mini boy sıraya. çözümü, beni kucağa arkadaşı da koltuğunun altına almakta buldu. sonra beş dakika tayyibin kucağında bir sağa bir sola bakarak patlayan flaşlara poz verdik.
itiraf ediyorum. bugünkü durumun suçlularından birisi benim arkadaşlar. daha o vakitlerden yaklaşan tehlikeyi herkese anlatmam lazımdı. adam şimdi koca ülkeyi kucağına aldı poz veriyor. bize en azından elma şekeri ısmarlamıştı, size o da yok...
edit: arkadaşlar olay güneşli semtinde geçti. ikitelli'ye yakın bir mahallesinde ufak bir kurs. istanbul'un çeşitli semtlerini sayan bir sürü mesaj geldi. başından benzer olaylar geçen yazar arkadaşlar varmış. bence hepimiz bir araya toplanıp "anonim rte mağdurları" adında bir topluluk kuralım. arada yüksek tavanlı bir yerde toplanır, terapist eşlinde sandalyeleri çember yapar bir birimize yaşadığımız trajedileri anlatırız.
hatta şöyle diyaloglar döner.
ben: merhaba, benim adım shinigami.
topluluk: merhabaa.
ben: ... işte şöyle böyle oldu, sonra bi baktım beni kucağına almış ühühühü.
terapist: acını anlıyor ve hepimiz yüreğimizin derinliklerinde paylaşıyoruz kardeşim.
gerçi şimdi düşündüm de durup dururken kaç yıldır büyüdüğü yerden söküp taşıttığı ağaçtan tut, şemsiye ile dürttüğü güvercine kadar çok geniş bir kitle var. bırak kazlıçeşme'yi avrupa yakasına sığamayabiliriz. her hangi bir şehit yakını bize güneş altında konuşacak söz bırakmayacağı için o iş yatar genşler. vazgeçtim.
14 ocak 2015 cumhuriyet'in charlie hebdo vermesi
-
gidip iki tane cumhuriyet alarak müslümanları duble kışkırtacağım eylem. adamlar içine mentos atılmış kola gibi. kışkırıyor.
cold brew
-
cold drip ile karıştırılmaması gereken soğuk kahve hazırlama yöntemidir. cold drip'te süre 4-6 saatken cold brew'u akşamdan koyar sabaha alırsınız.
(bkz: cold drip)
https://www.fivesenses.com.au/…t-s-called-cold-brew
https://ineedcoffee.com/…th-the-toddy-coffee-maker/
https://toddycafe.com/cold-brew/instruction-manual
eniştecimle akşam akşam delirmeler
-
tek mantıklı açıklamasının, adamın adının "eniştecim" olduğu fotoğraflardır.
bakkala girince bakkalın televizyonuna kilitlenmek
-
bu eyleme engel olamıyorum ben. televizyonda ne olduğu mühim değil. o an japon televizyonu olsa kitlenirim.
siparişimi veririm sonra bakkal amca siparişimi yerine getirmek için hareketlenir. o, büyük plastik kaşığıyla 100 gram fıstığımı koyarken ben ekrana kitlenirim. ki genelde televizyon, tezgahın tam karşısında tepede durduğu için boynumu geri geri giden şöför gibi yapıp öyle bakarım. bakkal isteğimi verdikten sonra ben televizyona bakarak parayı uzatırım, bakkal da parayı alırken bir yandan televizyona bakar. ikimizin de dünya umrunda değildir.. öyle televizyona bakarız. hatta bakkalda yancı bir üçüncü var ise bu eylem üç kişilik bir şenliğe dönüşür. bakkalın dışından gören üç tane adamın yukarıdaki bir noktaya mal mal baktığını görüp adımlarını hızlandırır. çünkü nöbet onundur. o da alışverişini yapana dek tvye kitlenecek ve bu ulvi görevi diğer arkadaşına devredecektir.
cheesecake factory'nin türkiye'de izin alamaması
-
gdo'lu ürünler bir çok gelişmiş ülkede yasak, ülkemizde bu oluşum bu yüzden izin alamadıysa valla ilk defa ülkemizde güzel işlerinde yapıldığını gördüm.
tanzim kuyruğundaki insanlarla dalga geçen laik
-
asıl dalga geçilmesi gerekenler,
chp insanları kuyruğa mahkum ettirdi diye iktidara gelip, milleti patates, soğan kuyruğuna muhtaç hale getirenler ve bunlara oy veren kesimdir.
diktatör öldü
-
olası bir gazete başlığı.
bir avukatın günlüğü
-
ağır ceza mahkemesi önündeyiz başkanın sanığa son sorusu
-niye kaçtın üç yıldır
-(şiveyle) guran çarpsın aha bu gaç dedi ben de gaçtım (beni göstermekte)
başkan bana döndü
-sayın başkan sanık kendi yordamınca haklarını ve olup olacakları sordu ben de hukuki kanaate istinaden yakalarlarsa hiç kurtuluşun yok tutuklanırsın dedim ( üye hakim yüzüne dosyayı kaldırmış gülmekten krize girecek )
başkan
-avukatın doğru söylemiş, yaz kızım sanığın tutuklanmasına...
türk insanının kavga çıksın ister gibi konuşması
-
bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama sanki müşteri temsilcisi veya satış elemanı değilse, yani üstününastı konumda bulunmuyorsa, iletişime geçtiğimiz her tip medeni cesaretten yoksun, devamlı kompleksli bir şekilde ters yapmasıdır.
- ne yani kardeş biz godoş muyuz?
- anlamadım kardeş, yani sen dinsiz misin tövbe haşa?!
sürekli terslemeler. birader kafan basmıyor herhalde; sana kaç defa anlatacağız vs... bu ve buna benzer laflar. canımı sıkmasınlar bilmemne. trafikte de böyle mesela. yol boyu herkes yayalara ve birbirine sövüyor. gündelik yaşam sürekli restleşmeyle devam ediyor. herkes sinir küpü. herkes kompleksli. nasıl konuşuyon sen birader... yalnız erkekler de böyle değil. sürekli aşağılamalar; kalk oradan sen; çekil kenara; ben yapacağımı bilirim...
her şey diken üstünde anlayacağınız.
yeni başbakanın meymune isimli kızının olması
-
arap hayranlığındandır. bu yaşıma kadar hiç duymadığım bir isim. çocuğuna mary jane ismini koymak kadar özenti bir seçimdir.
dc vs marvel
-
anlamsiz ama zevkli bir karsilastirma.
oncelikle bu cizgiroman yayimcilarinin kime bagli olduguna bakalim:
dc comics > warner bros
marvel comics > walt disney
dc'nin en onemli isimleri kimlerdir? dan didio, geoff johns, jim lee
marvel'in en onemli isimleri kimlerdir? axel alonso, stan lee, joe quesada
marvel'in en buyuk avantaji bence stan lee ve chris claremont gibi yayinevi ile ozdeslesmis kisiler olmasi.
marvel comics, ozellikle 90'larin sonuna dogru mutant bazli cizgi romanlardan iyi ekmek cikarmistir. dogasi geregi mutantlar cok ozel guclere, inandirici bir arka hikayeye gerek duymadan sahip olabildiklerinden karaketer patlamasi yasandi super kahraman janrinda.
dc, metahuman kavramini kullanarak ayni bolgeye girmeye calisti ama pek beceremedi.
marvel comics, benim takip ettigim sure boyunca hep eglendirmeyi amacladi, max ya da knights serileri disinda genelde eglencelik hikayeler anlatmayi tercih ettiler. e su an zaten walt disney'e bagli olduklarindan eglence faktoru de artti git gide.
dc, daha karanlik hikayeler anlatmayi tercih etti. en populer iki karakterden biri olan batman, dogasi geregi karanlik bir karakter. buna ek, dc'nin vertigo ve (eski) wildstorm yayinevleri daha sert hikayeleri yayinlamayi tercih ettiler.
metahuman pazarindan ekmek cikaramayan dc, populer karakterlerin farkli evrenlerindeki versiyonlarini multiverseler ile kullanmayi denedi.
toparlamak gerekirse, dc benim icin cizgiromanlarin daha karanlik yuzu, marvel ise daha eglenceli yuzu olmustur.