hesabın var mı? giriş yap

  • "ıste biz size kuran'i apaçık indirdik"
    - 631 , hacc suresi

    "mealden okuyup tefsire bakmak lazim yeaa"
    -2014, bir ekşisozluk yazarı

  • sırf kadın olduğu için veya güzel bir kadın olduğu için her şeyin en iyisini hak ettiğini, karşı cinsin onu mutlu etmek için var olduğunu, emek verilip kazanılması gereken eşsiz bir ödül olduğunu sanan kezbanların tuhaf bulduğu erkek tipi.

  • yeter be abazanlar. yok traktör süren afet, yok saban yapan afet, yok inek sağan afet. her gün sol tarafta bu şekil bir başlık. nasıl bir yokluk içerisindesiniz anlamadım ki?

    edit: imla

  • korku duvarını aşmış haberci.

    bu kadar cesur söylemleri ancak artık kelle koltuğa almış birisi yapabilir. demek ki silivri falan çok takmıyor.
    takdir ediyoruz.

  • 2017 yılında bir adım fazla ve ileri attığı için 2019 play-off'larında çakılmış olan efsane takım.

    gm danny ainge'in nakış gibi işlediği "gerçek process"i hepimiz yıllar içinde gördük ve takdir ettik. bununla beraber boston'ın 2019 play-offlarında "iflas" etmesi biraz geçmişe ve hesaplanma şansı olmamış bazı kararların geç sonuçlanmasına bağlı. buradan da bu entry de geleceğe dair ne yapabileceklerine dair şahsi fikrimi sallayacağım.

    yapılanma:

    çok da geri dönmeyeceğim ancak 2017 yazı herşeyin düğümlendiği ve aslında sonuçlandığı dönem. boston'un bugünlere gelmesi ve aşırı büyümeden zehirlenerek çöküşü buradan itibaren başlamakta.

    free agent pazarından alınan gordon hayward, boston için modern basketbola dair inanılmaz bir kapının açılışı anlamına geliyordu. bir batı all-star'ını en iyi oynadığı sezonun ardından büyük bir kontratla kapmışlardı. all around bir isimdi ve topu o dağıtacak, takımda fizik ortalamada üste çıkmayı sağlayacak, oyun zekasını arttırması bir yana, sorun da çözecekti. 3 numarada hayward bu derece önemli bir oyun rolünde olacakken gereğinden fazla kullanılan isaiah thomas (bkz: king in the forth) daha az efor ortaya koyacaktı. daha verimli olacaktı böylece. aynı yaz jason tatum draft edildi. uğruna son yılların en büyük potansiyellerinden birisi olan markelle fultz'la kendisinin draft hakkı takas edilmişti. kendisi 2 ve 3 numaraların hücum ve savunmasında umut vadediyordu. ancak gelişimi hızlı olmayacak, biraz daha "cruise control" bir süreç geçirecekti çünkü takımda hiyerarşideki yeri, potansiyelinin tam ölçümmemiş/sınanmamış olması onu esas isimlerden birisi yapmayacaktı.

    bu esnada çok önemli 2 olay sırayla oldu ve 3 önemli sonucu oldu.

    olay 1- kyrie irving (haklı bir sebeple) takas edilerek thomas yollandı. bu fırsatınız varsa kullanırsınız ve ainge de kullandı. müthiş bir hamleydi. hiç kimse ama hiiiç kimse bu takası -thomas'ın yaşadığı ahlaki istismar haricinde- eleştiremezdi ve eleştirmedi de. nba finalleri 7. maçında yüzük getiren üçlüğü atabilecek muhteşem bir yetenek, bir clutch time harikası, all-star bir isim 24 yaşındayken boston'a geliyordu. anında bu fırsat değerlendirildi.

    olay 2- gordon hayward ligin ilk maçında, ilk çeyrek bitmeden sezonu komple kapattı. ötesi yok, korkunç bir sakatlıktı.

    ve bu dramatik 2 olay 4 sonuç yarattı

    1- top trafiği tamamen kyrie irving'in kontrolüne döndü. zaten öyle olması beklenen bir şeydi ancak boston bu noktada modern basketbolda olması gereken etkin ve hızlı top dağılımı trenini farkında olmadan kaçırdı.

    2- jason tatum bir all-star oyunu oynayarak takıma beklenmedik ve çok değerli bir katkı sundu. bu durum play-off'larda özellikle kendisini gösterdi çünkü kyrie irving de bir ameliyat geçirince kendisinin kişisel gelişimi bir anda tamamlanmayı da geçti ve başka bir seviyenin efsane adayı olarak ortaya çıktı.

    3- takım, 2018-2019 sezonu başladığında gereğinden fazla sulanan bir saksı bitkisi gibi aşırı beslemeden zehirlenmeye başladı. artık önemli bir isim olan tatum'un kullanması gereken şutlar ve setler vardı. hayward geri döndürülmeliydi, onun oynaması gereken oyunlar ve setler vardı, aynı zamanda brown, horford gibi isimleri -özellikle horford'ı beslemesi gereken- setler ve hücumlar vardı. bunun da üstünde kyrie irving'in oynayacağı oyunlar ve setler vardı. tüm bunlara ek olarak kalitesini ıspat etmiş terry rozier gibi isimlerin de alacağı süreler, oynayacağı oyunlar ve setler vardı. tüm bunları düzgün yönlendirmek imkansızdı. dolayısıyla da aşırı beslemeden dolayı içten zehirlenmeler başladı.

    4- gordon hayward bir kambur haline dönüştü. büyük sakatlığının etkilerini atamadı ve oyuna kanalize olması çabalandıkça o takımı verimsizleştirmeye başladı. bu durum özellikle jason tatum, jaylen brown ikilisini olumsuz etkilemeye başladı ki kendileri aynı zamanda kyrie irving aşırı topu domine etme durumundan da etkileniyorlardı. çift kanallı olumsuz beslenme onları bitirdi.

    herşeye ek olarak ortaya çıkan sorun ise:

    sorun 5 - kyrie irving'in takımı parçalaması. any given sunday'i izleyenler bilir. takıma katılan willie beamen çok yeteneklidir, yeni nesli ve geleceği temsil ediyordur, bununla beraber yaptığı "liderlik" takımı parçalamaya başlar. işte irving resmen onun gibi diğer isimleri aslında küçülterek ve aşağılayarak, onları takımdan kopararak kadronun takım olma bilincini ve ruhunu yok etti. pek çok isim "basketbol oynamaktan zevk almıyoruz" dedi ve irving'in olmadığı maçlarda takım çok daha paylaşımcı bir oyun oynadı.

    sezon bir şekilde bitti ve boston son 2 sezonunda çok başarılı bulunan, doğu finallerine kadar gelen ve doğru basketbol oynayan harika bir ekipten şımarık, çabuk dağılan ve şu anda da komple dağılmanın eşiğine gelen bir takıma döndü.

    buradan sonra ne yapılması gerekiyor ?

    valla açıkçası buradan sonra takımda rotasyonun 1-2 kişi küçülmesi şart. kyrie, tatum, hayward, brown, horford, smart, rozier, morris gibi isimlerden bir kaç tanesinin "anlamlı bir plana bağlı kalarak" gönderilmesi gerekiyor. burada olağan şüpheliler irving ve rozier ancak asıl gönderilmesi isim şişkin kontratı ve verimsizliğiyle gordon hayward. onu gönderebilmek için de sağlıklı bazı parçalarından kurtulman gerekiyor ki burada işte boston parçalanma eşiğine geliyor. tahtaya isimleri ve senaryoları yazan ainge'in mutlaka düşündüğü 2 3 temel nokta vardır:

    1- kyrie irving ile yapılanma yapmalı mıyız?

    2- anthony davis takasını nasıl yapabiliriz?

    3- kyrie'yi göndererek daha iyi olmayı nasıl başarabiliriz?

    sırayla gidecek olursak irving gibi bir ismi feda edecekler gibi ama onu göndermek hakikaten çok zor bir karar. nba'in en önemli 10 isminden birisine "hadi sana bay baaay" demek sadece sizi zayıflatmadığı gibi gideceği potansiyel yeri de güçlendirip sizi zor duruma da sokuyor. irving 5 yıl sonrası için yeşilleri giyerse bir kere mutlaka davis takasını zorlamak zorundalar çünkü kadroda rol tanımları, şut ve set sayıları azaltılmış, daha kompakt bir kadroya ihtiyaçları var. olası davis takası kendilerinden brown ve tatum'ı alır bence ama davis için değer. irving planı davis siz işleyecekse de mutlaka rotasyondan brown-smart-tatum-hayward dörtlüsünden fedakarlık yapmak zorundalar. en az biri belki de ikisi rollerin daha iyi dağıldığı bir takım için gitmek zorunda. iki maddeyi birden topladım aslında. geleyim süper uçacağım 3. maddeye:

    kyrie'yi göndererek rekabetçi kalabilmek mümkün ama bu rozier'la olmaz çünkü modern oyunda 1 numara pozisyonu size yeri geldiğinde o gün 40 sayı atabilecek bir potansiyeli şampiyonluk için şart koşuyor. işte burada size çakma kyrie geliyor: kemba !!! evet çok salakça ve onun kyrie'nin olduğu kadar clutch olduğunu iddia da edemem ama elinizde irving varken sizi bırakıyorsa free agent pazarından alabileceğiniz 2. bir all-star isim var mı? dahası kemba walker takımın toplam yetenek tavanını biraz daha -ama çok az daha- aşağıya çekerken daha az dominant bir karakter sunuyor. daha az sorunlu bir karakter: boston'a gelip "buraların ağası benim biat edin" diye artislik yapmak yerine oturmuş bir takıma "merhaba beyler ben geldim" diyip karşılıklı saygıyı pekiştirmeyi daha mümkün kılacak bir kişilik. toplam yetenek seviyesi 105/100 olan bir takımın zehirlenip çökerek 75 seviyesine inmesiyle 98/100 olması ama daha verimli olması bence daha iyi bir plan. unutuyoruz ama davis takası da hala masada. seneye davis gibi prime bir ismin 36 yaşında bir efsane all-star'ın gönlü olsun diye free agent olduğunda başarılı bir takımı bırakması bana hiç ihtimal dahilinde gelmiyor.

    boston'ın ne yapacağına cesurca karar vermesi lazım bence. bir planı sadakatle uyguladıklarında o plandan verim elde edecek potansiyele sahipler. danny ainge eminim ki elendikleri gecenin ertesinde bir tahtaya ihtimalleri yazıp detaylı bir planı yine maharetle yürütmeye koyacaktır. yaptıkları yapacaklarının teminatı olan bir gm'le bence boston parçalanmadan bu süreçten çıkacaktır.

  • fahiş fiyatlara kızıp , kalkarken ''ben gidip bir piyango bileti alayım; çıkarsa gelirim'' demiştim bir kere. ''peki abi'' dedi garson arkadaş.

  • tamamı, "hanım 3 saattir ağlıyor, kendisi alman ama hiç burayı terk edesi yok" olan bir gurbetçi sözü.

    video: https://twitter.com/…ber/status/1425828266737168389

    hanımını da al gel kardeşim buraya o zaman. madem kendisi alman olmasına rağmen türkiye'de yaşamak için ağlıyor, yerleş buraya o zaman. o bindiğin mercedes s500'ü orada satıp aynı paraya burada bir tane fiat egea al bindir hanımını da göreyim seni. bakalım kaç gün dayanabiliyor enflasyona, mültecilere, teröre, kaosa, hukuk darbelerine vb.?

  • filmlerdeki zengin taifesinin evlatlarına özel bir trip. onlar içün üretilmiş. normal insanda sakil durur, yakışmaz. babayı da daha bi' sinirlendirir hem. adrenalinin sınırları yeniden çizilir o vakit. aksiyona değdirilip kaçılır.

    filmlerin gerçek olmadığını henüz bilmediğim yaşlarda sikimsonik sebeplerden yer sofrasını -fakirdik- terk edip mutfağa -kendi odam yoktu aybalam- kaçmışlığım vardır 1-2 defa. beklediğim neticeleri doğurmadı, orası ayrı. ama tadına baktım o tribin. tuzlu biraz -gözyaşlarımın katkısı da olabilir bunda-. tavsiye etmem. zira filmde;

    + hayır dedim küçük bey, bu akşam partiye gidemezsin, ders çalışman gerekiyor!
    - lanet olsun!
    * john hemen masaya dön, john sana söylüyorum! gitti.. (masada figürandan öteye geçemeyen samimiyetsiz, ağlak anne tribi).

    şeklinde cereyan eden diyalog her nedense bizim evde;

    + ne maçı lan bu saatte? otur dersini çalış eşşoleşşek, ilk dönem getirdiğin zayıfları düzelt! ama sen duurr, onlar bi düzelmesin ben o zaman yapıcam senle maçı.
    - lanet olsun!
    + aha lanet olsun dedi, gel buraya lan! nasıl konuşuyon babanla sen it?
    * vurma dur! ay kulağını ısırıyo çocuğun, dur dedim bey! komşular adam öldürüyolar yetişin, ay komşulaaar! küçük tüple vurma bari bebeye zalım! (fedakar ama çaresiz anne tribi)

    tarzında yaşanıyordu. sülalem sikildi yediğim dayaklardan. tek kulağım 17 öbürü 11 santim. burnum desen ege haritası gibi. eciş bücüş.

    hep bu masa terk etme sevdasından işte. yapmayın o yüzden :((

  • yüzde yüz kötü çocuk türk profili. aynadaki yansımamız. devlet politikası haline gelen şeyleri zamanından önce ve çocukça bir heyecanla söyledi diye beyaz türklerin histerisine mahkum edilmiş en esmer kurban. bir kaç yıl önce, yanılmıyorsam yeni harman 'da, ahmet kaya'nın eşiyle yapılmış bir söyleşi vardı. ahmet kaya'nın fransa'da yaşarken en büyük zevklerinden birisi de acı biber bulmakmış. türkiye'den ya da başka yerlerden buldurduğu acı biberleri harmanlarmış... bir misafiri geldiği zaman "vallahi acı değil, bir tat" dermiş...karşısındaki oyuna gelip, biberi tattığında ve acıdan gözleri yaşardığında ahmet kaya çocuk gibi gülermiş. en favori şakası buymuş ahmet kaya'nın. hiç bıkmazmış bu şakayı yapmaktan. her çocuk şakalarına gülünmediğinde ölür. biz ahmet kaya'yı doğduğu toprakların uzağında öldürüp, her gün serdar ortaç'ı izlediğimiz, ertuğrul özkök okuduğumuz, osuruk beyinli köşe yazarlarının saçma hamaset çığlıklarının gürültüsüne kapıldığımızdan beri çocuklar şaka yapmaya korkar oldu. ne güzel bir ülke burası...iyi ki varsın ercan saatçi, iyi ki varsın reha muhtar, iyi ki varsın ahmet kaya'nın popüler zamanlarında "biz ahmetle kardeş gibiyizdir. yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez" deyip, adam linç edilmek istendiğinde derin bir sessizliğe gömülen savaş ay...iyi ki varsınız.

  • sanırım ciddi bir eleştiri vakti. şudur komik olan:
    - kemal sunal, devrinde değinilemeyen birçok konuya değinmiş, birçok tabuyu yıkmıştır. tabi sadece kendi değil; bu işi adile naşit, şener şen, ilyas salman, münir özkul gibi oyuncularla yapmıştır.
    - kemal sunal, dönemin kara mizah anlayışının bir yansımasıdır. biraz bilgi sahibi iseniz, anlarsınız ki o dönemde laf atılamayan her yere ufak ufak göndermeler yapmıştır. o saf ve dünyalar güzeli gülüşünün* altında hep bir hınzır yan vardır. bunu, kemal sunal'ı seven herkes çok iyi bilir. zaten bunun için izlerler.
    - kemal sunal mükemmel aktördür, çünkü kardeşim 4 yaşındaydı gülüyordu, ben 7 yaşındaydım gülüyordum, annem 40 yaşında gülüyor, babaannem 70 yaşında, o da gülüyor.
    - kemal sunal abartılmış ve abartılmalıdır. çünkü o ve onun gibilerin sayısı çok çok azdı ve şimdi bile çok çok azdır.
    - kemal sunal'a laf atmaya çalışan bu kadar dangalak varken, evet kemal sunal abartılmayı sonuna kadar hak etmektedir.

    evet, kemal sunal sinemamızın baş tacıdır. ayrıca bu entry, sinemasını beğenmeyen aşağılık kompleksli suser'lara selam eder. troll bile olsa, yazar yazardır.