• hüzün, savaş ve sevginin harmanlandığı tek ideolojik yaklaşım.
  • öğretmenim ülkü. gencecik yenice bir öğretmendin.kıvır kıvır permalı saçların, al al yanakların hala dün gibi gözümün önünde. yazmayı hep severdim de, yazdırdığın o ilk kompozisyonuma sıraladığın övgülerdir bugün edebiyat sevgimin kaynağı. iyi ki vardın, iyi ki varsın. sabah sabah seni yad ettim, kulakların çınlasın.
    t:insanı serçeyle, arıyla, papatyayla, güneşle, dalgayla konuşturup, kendini şiirle, romanla, fıkrayla, denemeyle ifade etme şekli. sanat yani. hatta zanaat.
  • güzel bir hobi. bu cennet! ülkemizde işimiz dışında fazla bir hobi alternatifimiz yok.
  • nefes almak gibi. vazgeçilmez olan. ama iyisi tabiki. temiz orman havası gibi olanı makbuldür. yazıya saygısı olmayan, kalemini satmış kişilerin sıçtığı şeyleri koklamak değil. bunun için seçici olmak lazım. hayat kısa, okunacak çok güzel kitaplar var.
  • edebiyat; duygu, düşünce ve hayallerin dil aracılığıyla güzel, etkileyici ve belli bir şekil içerisinde anlatılması sanatına edebiyat denir. edebiyatın malzemesi dildir, dil ise sese dayalı bir iletişim sistemidir. dolayısıyla edebiyatı fonetik sanatlar içinde yer alan bir sanat olarak görmek gerekir.

    bütün güzel sanatlarda olduğu gibi edebiyatın da amacı güzel duyguları, hayalleri ve tasarıları yaratıcılığın süzgecinden geçirerek paylaşmaktır. ressamlar bu işi boyalarla, heykeltıraşlar taş ve ağaçlarla, müzisyenler notalarla, edebiyatçılar ise kelimelerle yapar. edebiyatçının en önemli silahı kelimelerdir. o, kelimelere öyle anlamlar yükler ki okuyucuya bambaşka bir duygu ve hayal dünyasının kapılarını açar. bir tarih, fizik, felsefe veya benzeri bir öğretici metin ile bir şiiri, romanı ya da hikayeyi karşılaştırdığımızda edebiyatın ne olduğunu daha iyi anlarız. öğretici metinlerde temel amaç bir konuya açıklık getirmek, herhangi bir konuda bilgi vermektir. ama edebiyat eserlerindeki temel amaç, bir duygu veya hayali, dilin olanaklarından yararlanarak etkileyici ve güzel bir şekilde anlatmaktır. edebiyat, okuyucuda estetik duygular uyandırır.

    insanoğlu, duygu ve düşüncelerini anlatmak için türlü yollara başvurur. her birisinin kendine özgü bir araç ile gerçekleştiği bu anlatım yollarına güzel sanat dalları denir. müzik, resim, mimarlık gibi güzel sanat dallarından birisi de edebiyattır. ancak “edebiyat” sözcüğü, yalnızca sanat dalı olarak değil, bu sanatı inceleyen bilim dalının adı olarak da kullanılır.
  • tdk'ya göre : "olay, düşünce, duygu ve hayallerin dil aracılığıyla sözlü veya yazılı olarak biçimlendirilmesi sanatı, yazın." benim için ise yaşama sebebidir.

    ben hayallerimin bana vadettiğini yaşıyorum. somut olarak ana-baba sevgisi beni hayata bağlıyor. onlara, benim tercihim sebebiyle hayata gözlerimi yummamın vereceği hüzünden dolayı hayattayım. pek somut gibi gelmiyor olabilir ama hayata bağlı olmamın somut sebebi bu.

    soyut olarak ise kurmacaya sığınıyorum. tarihin bu güne kadar getirdiği kurmacadan ders alıp, hayatımın da bana kattıklarıyla yarattıklarımın somut hale dönmesinin bana vereceği haz sebebiyle yaşıyorum.

    belki en ufak yeteneğe sahip değilim, yeteri kadar okumadım ve yaşamadım ama edebiyatın bana vereceklerinin hayaliyle yaşıyorum. çünkü hayalin sadece semboller vesilesiyle somut hale gelmesi olayına bayılıyorum. şimdi en saf duygularımla bunu sizlerle paylaşıyorum. çünkü beni edebiyata daha da yakınlaştıracağını düşünüyorum.
  • edebiyat, sesi, sözü edebiyat kılmaktır. sesi ebedi kılmaktır. bu bakımdan bir tür istençtir. aynı anlama gelmek üzere yazın, yazı ve yazmak demektir. yine de her yazı yazın değil. yazınlığını veya değilliğini zaman ve alıcılar doğruluyor.

    acaba siyaset-politika şiirin veya edebiyatın bir kolu mu olsaydı? veya dans veya tiyatronun? o zaman dans! var mı edebiyat gibisi? kimseyi zorlamadan, adım adım, sayfa sayfa olurunu alarak, nasıl da hem zifiri karanlık mağaraya, hem dış uzaya, hem ışığın/aşığın gözüne çekebilir..

    sanat, özellikle edebiyat azıcık da papağan gibi tekrar, hatta zikirdir. öte yandan edebiyat belki deşifre olmuş casusluk etkinliklerinden ibarettir. ruhun açılımına bari yarasın gizli seferlerimiz ve bütçe gibisinden. edebiyat iş bittikten sonra malzemeleri toparlamak -listeleri yapmak. boşalıp ölgünleştikten sonra felaketle, arzuyla gözleri kamaşmak. demek edebiyat bir plan mesleği olmasa gerek. bir arkeo-yeniden-yapım, fantezi olduğunda bile. bir buluş değil yeniden buluş, eksik veya fazla buluş. yani arzu ile kardeş veya kuzen.

    kişisel olarak, benim için edebiyat sezgiyle ve bilimsel olmayan bilgiyle haşır neşir olmanın bir ortamı. her şeyi bilebileceği ve söylediği için değil, haddini bilip, deneyim ve gönülle söz söylediği için.

    çarıklı erkan-ı edebiyat ağızda bir tat, kafada karışıklık bırakmalı. ben ışık çakmaları ve güzel söz kalıpları halinde (edibeler h.) öğreniyorum. edebiyat benim için arama (sorun), ifade (anlatım), buluş, yaratmanın hepsi demek, bazen bazen, ya ya.
    amacım yok, ama amacım edebiyatı en ufak kılcallara, en kıçlara kadar sokmak. iyi anlatımlar bulmak ve biriktirmek. işlemcim çift çekirdekli değil 1 beygir gücü..

    özel yaşamda da geçerli, özellikle edebiyat ve düşünmeyle ilgili kişisel üslubumda şunların hepsinin olduğunu hissediyorum: birikim sağlama, sağlamlaştırma, savunu, saldırı. zorunda kalmadan kimseyle savaşmam, önüme ve işime bakarım ama pek tırsak, çekilgen değilim. güven ve şefkat hissi uyandıran biri olduğum halde kedi misali sokakta da var olurum. ibisilelerde kedilik içkindir, asker arkadaşım demişti: "ibisile familyası değil misiniz, kedi gibi sürtünür, sürtünür, illa kucağa alınır, kendinizi sevdirirsiniz." bu herif en küçüğümüz, benden 10 yaş ufak özcan'ı da tanımıştı.. edebiyatta geçerli, şöyle: yazdığım belkibde siktiriboktan klasör bu basılmaz diye geri çevrilince, düş kırıklığıyla değil öfkeyle geri çektim. ben size gösteririm havalarındaydım. ne yaptım, şansım yaver gitti önce bir kitap çevirisi yayınlatmayı başardım. sonra sıra bir şive sözlüğüne geldi. orada hata bende, 1,5 yılda sözlüğü neredeyse basıma hazırladığım halde bir abimin olurunu, eleştirisini almadan ilerlemiycem diye kaprisimsi önkoşul uydurmamla durdu da durdu iş. onu da yaparsam kişisel tarih gibi, aforizmalar gibi eksantrik bir kitabın peşine düşmeye sıra gelecek. evet öykücü, savaşçı, didişmeci ve dokumacılardanım. aslında ben yordamımı buldum: söyleyecek bir şeyim varsa ve basabiliyorsam, tek okuyucum olabilecekse.-tek, girişmek için yeterli. o tek okuyucuya elim sende yapmış olurum.

    "ağaç yaşken tecavüz edilir." edebiyat ehli ilk dökümünü erken verememişse, üstünde hep bir oturmamışlık kalırmış. tabii bir taze, randevuevini (kamu bedenini) kırkından sonra kullanmaya kalkarsa, çoluk çocuğun maskarası olur. ne yapacağımı artık aramıyorum, yapıyorum. bir hayli duraksadım, kendime ve yazısal yeteneklerime ihanet ettim ettim ettim, çok geç artık yazıklanmalarımdan sonra 10-15 yıldır (belki hazin büyük aşkımdan beri usul usul) toz toz, zerre zerre, söz sözcük, dize ve cümle cümle yazmaya, birikmeye başladım. saygı beslediğim büyüklerin cümlelerini temize çekerek kopya çektim. ama iyi ki eğitim olarak edebiyat okumamışım, zevkimde amatör ve acemi olmak daha iyi. (bkz: hayat felsefesi/@ibisile)

    ben edebiyatın gerçekten fazla kopamayan bir dalından geliyorum. oysa edebiyatın aslında gerçekçi, inandırıcı yalanlarla bağını bilmez değilim. ana gerçek damarı, inanabildiğim görüngüler deyip bağlayayım. coşmaya çok uygunum, ama öte yandan bakan irdeleyen, eleştiren kinik veya tutuk kayıtçıya da yakınlaşıyorum, ilk bakan kayıtçıyı görür sanırım. her şeye meraklı, ama kendine fazla güvenmeyen, açık denizlere cesaret edemeyen, yaşadığına emin olamayan biri gibiyim. o bakımdan iyi ki beni bir yere oturtan aşklarım ve ilişkilerim oldu. varolsun kadınlar.

    matematik terimleri ve tanımlamaları edebiyatçılara bırakılmalı diyorum; ve zaten öyle yapıldığı söylenirse şaşırıp oha derim.
    matematik terimleri edebiyatçılara açıklatılsın. ki dil gelişsin, zor anlatımlarla, bin türlü kavram ve formülleri anlaşılır hale getirmekle evcilleşip, olanakları artıp akıcılaşsın. matematikle ilgili edebiyat/sözlü dil olanakları şu anda daha taş devrinde.

    popüler kültürle, hatta edebiyat dünyasıyla psikiyatri literatürü arasında varsanı-halüsinasyon ile sanrı-hezeyan-delüzyon-delusion birliğini bir türlü sağlayamadık. yakın kavramlar ama psikiyatride varsanı terimini algı bozukluğu için, sanrı terimini düşünce bozukluğu için kullanıyorlar.

    kafkam benim, tüm insanlığın umutsuz ulağı. bir tür yavaş ve ters edebiyat hermesi. herkesi, kulağı duyan herkesi yalnızca yalnız köşesinden sarf ettiği tuhaf, büyülü normallikteki sözcükleriyle destekledi, insanlığa çağırdı, insanlaştırdı. (bkz: franz kafka/@ibisile)

    şimdilik son okuduğum kitabı olan karılar koğuşu aynı anda hem solcu, hem anadolulu (ağırlıklı olarak malatyalı), hem edebiyat tarihi gibiydi ve değerinin bilincinde bir kemal tahir'i yansıtıyordu. dünyayı, dünya edebiyatını da izlediğini, bildiğini belli ediyordu. belki iddialı olacak, evrensel edebiyat yapma kurallarını, yöntemini öğrenmiş ve neyi bildiğini bilen bir kemal tahir. yaptığının düşünsel değeri bir yana edebiyat olduğunu bilen adam. (bkz: kemal tahir/@ibisile)

    "benim sahip olduğum tek şey, normal zamanlarda kendini hiç belli etmeyen derinlikte, yoğunlaşarak edebiyat oluşturan güçler, bunlara da içinde bulunduğum koşullarda güvenme cesaretini kesinlikle gösteremiyorum, çünkü bu güçlerin içeriden gelen hatırlatmalarının karşısında aynı ölçüde tehlike uyarıları yer alıyor." franz kafka - briefe an felice

    [pansiyonunuzdaki o adam grafoloji işlerinden vazgeçsin. ben davranış tarzım itibariyle hiç de "çok belirli değilimdir" (o halde sen bunu tecrübe etmiş olmalısın), ayrıca hiç "olağanüstü duyumsal" da değilimdir, bilakis mükemmel şekilde, doğuştan gelen çilekeşlik yeteneklerim var, iyi kalpli değilimdir, tutumluyumdur gerçi, fakat işte "zorunluluktan" değilim, onun dışında cömert de hiç değilimdir, adamın diğer söyledikleri ile senin aklında tutamamış olduğun şeyler de yine aynı kapıya çıkacaktır. "sanatsal ilgi" meselesi bile doğru değil, hatta tüm yanlışlıkların içinde en yanlış yorum bu. benimkisi edebiyata ilgi değil, ben edebiyattan meydana geliyorum, bunun dışında hiçbir şey değilim ve bunun dışında bir şey olamam.] agy

    "kişilik olmadan "iyi yazmak", gazetecilik için yeterli olabilir. belki bilim için de. edebiyat için asla." karl kraus

    "- sanıyorum edebiyat, bunu kendisine uğraş edinen kişiye, kendini ve dünyayı keskin, o zamana kadar olduğundan daha bütünlüklü bir biçimde görmeyi öğretiyor. (...) çok sıradan, çok sıkıcı da olsa her türlü edebiyat dünyayı, sanki biz orada değilmişiz gibi görme çabasıdır. ne derseniz deyin, edebiyatın amacı budur. edebiyat herkes adına bunu arar ve bulur." marguerite duras - les yeux verts [yayıncı jean paulhan'dan]

    "bazı edebiyat teorisyenleri, örneğin dostoyevski'nin aslında kendi ruhundaki derin uçurumları keşfettiği, romanlarındaki azizler ve iblislerin aynı zamanda kendisi olduğu görüşünü savunurlar. gerçekteyse dostoyevski, söz konusu tiplerden hiçbirine benzemez, karakterlerden her biri dostoyevski'nin hayat izlenimleri ve yansımalarının bir toplamıdır, ne var ki hiçbiri dostoyevski'yi, onun kişiliğinin bütünlüğünü canlandırmaz." andrey tarkovski - die versiegelte zeit

    "bundan öncelikle şu sonuç çıkıyor: kullanılan renkler ne denli koyu olursa olsun, dünyayı, insanlar onun karşısında özgürlüklerini hissetsinler diye betimlediğimize göre, kara yazın yoktur. demek ki ancak iyi ve kötü romanlar vardır. ve kötü roman, pohpohlayarak hoşa gitmeye çalışan romandır, iyi romansa bir inanma ve inanılma işidir." jean-paul sartre - edebiyat nedir

    "canlı edebiyat dünün saatine göre yaşamaz, bugünün de değil, yarının saatine göre yaşar." yevgeni ivanoviç zamyatin

    "bunun karşılığında, edebiyat, başka dünyaların kapılarını açtı bana, hayranlık duyduğum yazarlarla, roman kişileriyle, görmediğim ülkelerle tanışmamı sağladı; maddi/manevi bütün sıkıntılara karşı dayanıklı kılarak yaşama sevinci aşıladı." tomris uyar - aramızdaki şey

    "onun, eve gider gitmez çehov okuyacağına inanıyorum birden. ilk deneyimi unutmamak için bir sanat-edebiyat yapıtıyla bağlantı kurulur çoğu kere." tomris uyar - yazılı günler

    "bu bakış, daha da abartılı biçimde bir süredir edebiyata da bulaştı: gençlik edebiyatı, çocuk edebiyatı, kadın edebiyatı, sürgün edebiyatı gibi ayrımlar geliştirildi, edebiyatın kendine özgü bütünlüğü, tamlığı olduğu görmezden gelindi." tomris uyar - yazılı günler

    "geçmiş edebiyatın okunması, yaşayan herhangi bir söz dağarcığını zenginleştirir. yazılı dil, ayrıca belirli bir dilin kullanımını da yüzyıllarca düzene sokabilir." steven roger fischer - dilin tarihi

    "edebiyata ve güzel sanatlara genellikle düşkün olan hikmetler, yazarlardan kaçarlardı." oğuz atay - tehlikeli oyunlar

    "din sapkını oldum ve edebiyat ile duayı birbirine karıştırdım; edebiyatı bir insansal kurban oluş haline getirdim." jean-paul sartre - les mots

    "bilgiyle edebiyat arasındaki sınırda ruhun orkestrası yüksek tonda bir füge başlar. gezgin şaşırır, titrer. kekeler." susan sontag - i, etcetera

    "oysa deneyim aktarma melekesi edebiyatın öteki adıdır. benjamin bu düşünceyi, xix. yüzyılın sonunda ve xx. yüzyılın başında rusya'daki yaşamı bir romandan daha üstün biçimde bir tür günce-roman kurarak anlatan rus romancı nikolay leskov'a hürmeten geliştirir." helene l'heuillet - gecikmeye övgü

    (ilk giri tarihi: 21.4.2014)

    (bkz: edebiyatçı/@ibisile), edebiyatçılar, edebi
    (bkz: edebiyat kitabı/@ibisile)
    (bkz: edebiyat tarihi)
    (bkz: edebiyat fakültesi)
    (bkz: karşılaştırmalı edebiyat/@ibisile)
    (bkz: edebiyat dedikoduları)
    (bkz: minör edebiyat)
    (bkz: yeraltı edebiyatı)
    (bkz: divan edebiyatı)
    (bkz: fakir edebiyatı)
    (bkz: çocuk edebiyatı)
    (bkz: kadın edebiyatı)
    (bkz: sürgün edebiyatı)
    (bkz: yıkım edebiyatı)
    (bkz: yazın/@ibisile), yazınsal, yazmak, yazma
    (bkz: şiir/@ibisile)
    (bkz: roman/@ibisile)
    (bkz: sanat/@ibisile)
    (bkz: çarıklı erkan-ı harp)
    (bkz: son duam/@ibisile)
  • kaligula'nın seçimle başa geldiğini düşünün. 20 sene seçilmiş. bir dönem daha istiyor. seçiliyor. buradan kaligula ve taraftarları dışında başka kimler kazançlı çıkar? edebiyatçılar kazançlı çıkar. restorasyonlarda iyi edebiyat yapılmaz. savaş zamanları ve çöküşler, edebiyatın zirve yaptığı dönemlerdir.

    edebiyat tanrısı bizden kurban istiyor.

    barış şartlarında iyi roman beklemeyin. tepemizde kasırga kopmalı, okurlar.
  • kelimelerin sanatla ahenk oluşturma hali. evrenin içinden doğan, onunla yaşayan, sizi duyguların üstüne kanatlarıyla bırakan, yazı ilmi.

    dünyanın çirkinliğini, insanın güzellikleri ve kötülüklerini; sistematik ve antisistematik olarak, kelimelerin üzerine oturtma hali.

    kelimelerle ve cümlelerle dans sanatı.
  • gençliğimin sona erdiğini haber veren belirtiler arasında en önemlisi artık edebiyata karşı büyük bir ilgi duymayışım. bir zamanlar her şeye rağmen duyduğum, manevi doğrular bulma umuduyla açmıyorum kitapları artık. okuyorum, daha da çok okuyabilmek istiyorum ama bir zamanlar yaptığım gibi kitaplarda bulduğum çeşitli yaşantıları ne heyecanla karşılıyorum ne de bunları parlak, şiir öncesi ussal bir gürültüye dönüştürüyorum.
hesabın var mı? giriş yap