hesabın var mı? giriş yap

  • insanın hayatının büyük bir bölümüdür. minik bir hesap yapalım.

    her gün duş aldığını varsaysan. hadi diyelim kış falan var 2 günde bir duş.

    yılda 180 kez. 70 yıl yaşasan. 12600 kez duş alsan.

    şimdi bu duşta suyun sıcaklığını ayarlarken, ben mi malım bilmiyorum ama 4 5 dakika harcıyorum. çarp 12600 ile. 63 bin dakika.

    kaç saat eder? 1050. peki kaç gün? 45 civarı.

    yani toplam 45 günümüz duşta suyun sıcaklığını ayarlarken geçiyor. vay anasını, çokmuş lan.

  • atatürk musul'u ve 12 adayı bırakmamıştır. 12 adalar, cumhuriyet kurulmadan çok önce uşi antlaşmasıyla italyanlara trablusgarp yenilgisiyle "geçici" olarak bırakılmıştı. bunun geçici olmasının nedeni adalardaki italyan işgalinden ileri gelmektedir. 10 şubat 1947 paris'te imzalanan barış antlaşması ile oniki ada, sadece adalarda oturanların çoğunluğunun rum olduğu gerekçesi ile yunanistan'a verildi.

    musul ve kerkük'e gelince, lozan'da türk tarafı musul, kerkük ve halep için epeyce diretmiştir. netice alınamadığından konferans ikinci bir defa daha toplanmak üzere dağılmıştı. ikinci kez toplanan konferansta da ingilizler ikna edilemedi bu demek değil ki türk tarafı da ikna oldu. konu daha sonra milletler cemiyeti'nde konuşulmak üzere rafa kaldırıldı. ancak diplomatik yönden zayıf olan yeni cumhuriyet bu konuda daha fazla diretemedi. ingiltereyle devletlerarası boyutta 1925 yılında musul ve kerkük’te hak iddaası sürdürüldü. hatta iki devlet savaş pozisyonu bile almıştır. ancak ne hikmetse, aynı tarihlerde şeyh sait isyanı patlak vermişti. ordunun mobilizasyonun önemli bir kısmı bu isyanı bastırmak için harcandı. ingiltere türkiye’ye ırak petrollerinden 25 yıl boyunca %10 pay teklif etti ancak yeni kurulan devletin nakit ihtiyacı ağır bastığından, türkiye bunun yerine 500 bin sterlin nakit para alarak musul ve kerkük’den vazgeçti.

    olayın atatürk'le veya ismet paşa'yla bir alakası yoktur. uluslararası ilişkilerde basit bir kural vardır; ekonomik ve askeri olarak bağımsızsanız yayılabilirsiniz. bundan ötesi irredantist hayalperestliğe girer ve toplumlarda tramva yaratır. (bkz: yeni osmanlıcılık) bu tür olaylarda kişilerin karizmasına ya da kültüne bakmak yerine kurumların işlevlerine, içinde bulunduğu duruma, açıkçası devlet aygıtının ne kadar "muktedir" olduğuna, yine o şartlar dahilinde bakmak çok daha faydalı olacaktır.

    edit: adaların bırakılması konusundaki tarih karışıklılığı düzeltilmiştir. radmard ' a teşekkürler.

  • kanuni, şehzade cihangiri tahtına oturunca hürrem öyle bi sevindi ki, birden çıkarıp telefonu fotoğrafını çekicek sandım.

  • saçma sapan bir iddia daha.
    buna hâlâ inanan binlerce insan olduğu için iki kelam edelim.

    günümüzde maalesef belli bir kesim osmanlı imparatorluğu'nda şeriatın en güzel biçimde uygulandığını; osmanlı döneminde yaşayan insanların muhteşem müslümanlar olduklarını genelleyerek kabul etmişlerdir. alakası bile yok. her devirde toplumda ahlakî yozlaşmalar görülmüştür, görülecektir. osmanlı imparatorluğu'nda da durum böyledir.

    bir kere şunu artık kesinliğe kavuşturmamız lazımdır:

    osmanlı imparatorluğu'nda hâtunların kara çarşaf giymeye başlamaları tanzimat dönemi sonrasına denk gelmektedir. öncesinde böyle bir şey yoktur. bu dönemde hâtun kişiler de daha rahat hacca gidip gelmeye başlayınca araplardan ve farsîlerden alınıp istanbul'a getirilmiştir bu kıyafet usûlü.
    hatta hakkında bid'at olduğuna dair fetvalar da verilmiştir.

    1870'te ferace ve ince yaşmak yasaklanınca hâtunlar mecburen çarşaf giymeye başlamışlar; daha sonra moda olmuştur. renklileri üretilmiştir. etek kısmı neredeyse diz kapağı hizasına kadar kısaltılmış, peçesi bırakılmış ve böylece osmanlı sosyetesi tarafından giyilmeye devam etmiştir.

    ikinci abdülhamid, 1892'de çıkardığı bir kanunname ile hâtunların çarşaf giymelerini yasaklamıştır. sebebi ise bazı erkeklerin de bu şekilde giyinip suç işlemeleri ve abdülhamid han'a suikast düzenlemeleridir.

    evet, türk kadını ki özellikle anadolu'da türkî kıyafetler giymiştir her daim. her zaman söylerim; türk kültürü, türk kadını sayesinde ayakta durmuştur. erkekler yozlaşsa da anadolu kadını gelenek ve göreneklerini konuşmasından mutfağına - giyim kuşamından sohbetlerine dek her alanda muhafaza etmiştir.

    osmanlı imparatorluğu'nda hiçbir dönem hâtun kişiler bu tarz delice işlere girişip kendilerini yaşlı göstermeye falan çalışmamışlardır.
    gündelik kıyafetleri günümüzde anadolu köylerinde türk kadının giydiği kıyafetlerle hemen hemen aynıdır.
    şehirlerde ferace yaygındır.

    bu söylemlerin sebebi olarak şunu görmekteyim:

    osmanlı imparatorluğu'nun çok sert cezalarla önlemeye çalıştığı taciz ve tecavüz olaylarını günümüzde engelleyemeyenler, tecavüzcüye üç beş yıl hapis cezası verip onu da iyi hâlden silip atanlar istemekteler ki bugün türk kadını kendi önlemini kendisi alsın. çarşaf giymesi de yetmez, bir de sırtına yastık bağlasın. bu gerçekten tiksindirici bir dilek, bir itham. yani, çarşafın bile osmanlı imparatorluğu'nda hâtun kişileri bazı tehlikelerden koruyamadığını iddia etmek gibi bir şey bu ve aslında osmanlı'yı övmek değil yermek oluyor bi' nevi.

    dipçe-i hiciv:

    passenger28'den tüm gafillere gelsin:)

    değildir ahlâk sahipleri senin dengin
    her döneme göre değişip durur rengin
    ne namaz var ne oruç vaaz eder sürekli
    amma aklı fikri karıda kızda pezevengin

  • uyarı: hız öldürür

    her zaman önünden kaçmazlar, bazen adamın eline verirler. haberin olsun diye dedim. yüksek hızla gitmen gerekiyorsa dörtlü flaşörlerle ve kontrollü bir şekilde gideceksin.

    tampona yapışmak aptalca, ahmakça, cahilce bir harekettir.

    adana osmaniye otoyolunda yine benzer hareketle, sürücüsünü sonradan gördüğüm bir hatchback araç tın tın sollamaya çıkmış, arkasında birden biten aracı gördüğünde resmen aniden 3 şerit sağa geçti, uçacaktı neredeyse ve sonrasında durdu. ve ben yetiştiğimde duran aracın kadın şoförü ağlıyordu sanırım, elleri yüzündeydi çünkü. bunu yapmaya hiçbir şerefsizin hakkı yok.

  • başlık zengin koca diye açılmış ancak benim aklıma zengin bir kadınla evlenen bir arkadaşım geldi.

    adam uluslararası bir şirkette çalışan bir mühendis. türkiye'nin en iyi üniversitelerinden birini bitirdi. çok zeki, eğlenceli bir adam. ailesi varlıklı sayılır. babası tüccar. ancak parayı sonradan bulmuşlar.

    yeni bir sevgili buldu kendine. kadın çok çok zengin bir ailenin kızı. kuşaklardır zenginler. yalılar, lüks spor arabalar vs. birbirlerini çok sevdiler ve evlenmeye karar verdiler.

    herkes 'ooo adamın hayatı kurtuldu' diye düşündü. ama iş pek de öyle değil. evet maddi açıdan hiç bir sorunları yoktu ama adam aileye ayak uydurmakta zorlandı. kuşaklar boyu zengin bir ailenin görgüsü, hayat beklentisi, yaşam tarzı adamınkinden çok farklıydı. adamın babası gidip ankara payvonunda para harcayan bir adam, kızın babası ise avrupa'daki galerilerde sanat eserleri peşinde koşan bir adam.

    çok uğraşarak evliliklerini sürdürüyorlar ama ne kadar gider bilemiyorum. o yüzden zengin biriyle evlenmenin paraya konmak gibi güzellikleri(!) olsa da aileye uyum gibi zorlukları var. harcayacak dünya kadar paranız varsa ama şık giyinmeyi bilmiyorsanız o ailenin kara koyunu olursunuz.

    o yüzden gençlikte zengin eş peşinde koşmak yerine, kendinizi geliştirip para dışında değerlerin, zarafetin, görgünün, şıklığın, sanatın, deneyimin peşinde koşarsanız daha güzel bir yaşamınız olur. bu değerlere sahipken hasbelkader zengin biriyle evlenirseniz o ailenin içinde kendi değerinizi var edebilmiş olursunuz. daha güzeli, zengin biriyle evlenmeseniz de kendi değerinizle hayatta var olursunuz, kendi zenginliğinizi yaratırsınız. çünkü hayattaki zenginlik paradan önce bunlarla ölçülür.

  • sanırım 2002. dünya kupasında 3.lük gelmişti , bütün ülke psikopat gibi rosalinda, vahşi güzel falan izliyordu, çocuklar "ben pikaçuyum" diye camlardan atlıyordu falan.. güzel, sayko senelerdi.

    tabi kasım ayına kadar.*

  • dünyanın en geniş insanı. bundaki gam keder siklemez hava hiçbir insanda yok. ne derseniz deyin umurunda olmaz. saçları dökülmez. içine dert etmez. fena özeniyorum böyle insanlara.

  • kişi, her zaman kullandığı gibi bilgisayarını projeksiyon cihazına bağlaması gerekir fakat dalgınlıktan sanırım unutmuştur.

    -mfozkan bey projeksiyon arızalandı sanırım çok acil toplantımız var yapın!
    +x hanım kabloların bağlı olduğundan emin olun ve bilgisayar üzerinde win +p tuşlarına basın.
    -tabi ki kablolar bağlı ve benim bilgisayarımda o bahsettiğiniz tuştan yok!
    +geliyorum!!!

    ve manzara: bir adet laptop hiç bir kablosu bağlı değil, projeksiyon cihazı kapalı, ve bir adet süzme mal!

  • izlanda'lıların sevdiği bir yiyecek. köpek balığının etinde insanlar için zehirli olan üre bulunur bundan dolayı et yenmeden önce bir işlemden geçirilmek zorundadır. et fermante olmak üzere kesilerek tahta kasalarla toprağa gömülüyor birkaç hafta sonra ise çıkartılarak açık havada kurutulmak üzere asılıyor. tüm işlemler bitince de peynir gibi kesilerek servis ediliyor. fotolarla bakalım
    hakarl o kadar eski bir yiyecek ki bebeklerin bağışıklık sistemi gelişmesi için ağızlarına bir miktar ezilmiş hakarl konulurmuş. kalan sağlar da izlanda'da yerleşmiş sanırım.